Şu birkaç gündür netleme çemberim bozuk, hayatımdaki hiçbir şeyi netleyemiyorum. Ne uzağı ne de yakını, her şey ama her şey flu.
Bunda en büyük pay sevgili(?)min ve şirketteki iki gereksiz insanın. Hadi işi şirketten dışarı adımımı attığım an geride bırakıyorum, sevgilimi ne yapacağım? Atacak mıyım, satacak mıyım, kovacak mıyım?
“Sen üzerime geldikçe yalnız olduğum günlere olan özlemim kat be kat artıyor. Ben huzur istiyorum, bana neden huzur vermiyorsun ey sevgili!? Neden lanet ettiriyorsun seni tanıdığım güne? Amacın ne? Stresli misin? Moralin mi bozuk? Eğer öyle ise neden bana bunu anlatmıyorsun da bağrınıp çağrınıp kıçını yırtıyorsun saçma sapan şeylere. Neden elinden geldiği kadar üzüyorsun beni? Kötü olduğunu söylesen ben sana sarılmayacak, yanında olmayacak mıyım? Neden kendi kendinin defterini dürüyorsun? Niçin alçaltıyorsun gözümde bu kadar kendini?
Çizmeyi fazlasıyla aştığının farkında değil misin? Herkesin bi sabrı var hatta benim sabrım herkeste olandan daha az. Biraz sakinleş, biraz yavaşla; çok yoruyorsun beni.
Yeter.
Gidelim Splintr.
Nadejda ivanova”
Durum bu. Sevgiliniz yoksa sıkmayın canınızı, genel olarak konuşursam ve tabi kendi hayatım üzerinden; sevgilisiz günler daha rahat, daha özgür, daha kafa ağrısız geçiyor, neden sevgilim yok diye üzülen kafama sıçayım. Varlığı yokluğundan beter. Yokken neden yok diye üzülürsün, nerde hata yapıyorum diye üzülürsün, varken bi bok yapamazsın, seni özlüyorum benimle kal der, sürekli arar; arama dersin sesini duymak istiyorum der, sürekli giydiğin bir şeyi giyersin; ya hayatım onu giyince rahatsız oluyorum benim yanımda giy de benim olmadığım yerlerde giyme der sanki düşünecek olan insan her türlü düşünmezmiş gibi. Sarılır marılır sıkıca çok hoşuna gider, kışın ısınırsın ona sarıldığında hatta benim gibi kışın parmakları üşümekten bembeyaz kesen bir insansanız o erkek altındır sizin için. Bi şeytan dürttü mü erkeklik hormonları kabardı mı dövecekmiş gibi gelir üstüne bazen sözleriyle beter eder seni, sen kimsin lan dersin daha çok sinirlenir –Hakkaten, sen kimsin?- . Sıçarım böyle erkekliğe. Ben hiçbirine muhtaç olmadım sana da olmam, huzur istiyorum vereceksen buyur vermeyeceksen kapı orda; üç gün üç hafta en fazla üç ay üzülürüm, sonra fifiii gel oğlum.
Kime bu artistlikleri? Beden güçlerine mi güveniyorlar? Bu mu erkek olmak? Erkek olmadan önce insan olmayı öğrenin mümkünse. Erkek olmak bi fermuara bakıyor, düşürmeyin bu kadar kendinizi.
Cinlerim tepemde.
Bunda en büyük pay sevgili(?)min ve şirketteki iki gereksiz insanın. Hadi işi şirketten dışarı adımımı attığım an geride bırakıyorum, sevgilimi ne yapacağım? Atacak mıyım, satacak mıyım, kovacak mıyım?
“Sen üzerime geldikçe yalnız olduğum günlere olan özlemim kat be kat artıyor. Ben huzur istiyorum, bana neden huzur vermiyorsun ey sevgili!? Neden lanet ettiriyorsun seni tanıdığım güne? Amacın ne? Stresli misin? Moralin mi bozuk? Eğer öyle ise neden bana bunu anlatmıyorsun da bağrınıp çağrınıp kıçını yırtıyorsun saçma sapan şeylere. Neden elinden geldiği kadar üzüyorsun beni? Kötü olduğunu söylesen ben sana sarılmayacak, yanında olmayacak mıyım? Neden kendi kendinin defterini dürüyorsun? Niçin alçaltıyorsun gözümde bu kadar kendini?
Çizmeyi fazlasıyla aştığının farkında değil misin? Herkesin bi sabrı var hatta benim sabrım herkeste olandan daha az. Biraz sakinleş, biraz yavaşla; çok yoruyorsun beni.
Yeter.
Gidelim Splintr.
Nadejda ivanova”
Durum bu. Sevgiliniz yoksa sıkmayın canınızı, genel olarak konuşursam ve tabi kendi hayatım üzerinden; sevgilisiz günler daha rahat, daha özgür, daha kafa ağrısız geçiyor, neden sevgilim yok diye üzülen kafama sıçayım. Varlığı yokluğundan beter. Yokken neden yok diye üzülürsün, nerde hata yapıyorum diye üzülürsün, varken bi bok yapamazsın, seni özlüyorum benimle kal der, sürekli arar; arama dersin sesini duymak istiyorum der, sürekli giydiğin bir şeyi giyersin; ya hayatım onu giyince rahatsız oluyorum benim yanımda giy de benim olmadığım yerlerde giyme der sanki düşünecek olan insan her türlü düşünmezmiş gibi. Sarılır marılır sıkıca çok hoşuna gider, kışın ısınırsın ona sarıldığında hatta benim gibi kışın parmakları üşümekten bembeyaz kesen bir insansanız o erkek altındır sizin için. Bi şeytan dürttü mü erkeklik hormonları kabardı mı dövecekmiş gibi gelir üstüne bazen sözleriyle beter eder seni, sen kimsin lan dersin daha çok sinirlenir –Hakkaten, sen kimsin?- . Sıçarım böyle erkekliğe. Ben hiçbirine muhtaç olmadım sana da olmam, huzur istiyorum vereceksen buyur vermeyeceksen kapı orda; üç gün üç hafta en fazla üç ay üzülürüm, sonra fifiii gel oğlum.
Kime bu artistlikleri? Beden güçlerine mi güveniyorlar? Bu mu erkek olmak? Erkek olmadan önce insan olmayı öğrenin mümkünse. Erkek olmak bi fermuara bakıyor, düşürmeyin bu kadar kendinizi.
Cinlerim tepemde.