30 Temmuz 2010 Cuma

Gazozcu döner mi? (Ölümler çıplak gelir)

Dün kimi gördüm? Ne acı çekmiş, ne pişman olmuş, ne ağlamıştım. Kafamı kaldıramayana kadar kahrolmuştum. 2006 Aralığın 15-16-17’siydi. Ayın 20’sinde sabah annem başıma gelmiş ve bana Gülşen Ablan demişti, o an üzüntümü unutup müthiş bi sevinç yaşamıştım ta ki annem bebeğin öldüğünü söyleyene kadar. Hemen koştum drs’lere. Kendi acımı unutmuştum, kendi aşağılanmışlığımı, değersiz bulunuşumu, aptallığımı unutmuş sadece Yeliz’in vefatına ağlıyordum. Eğer gerçekleşmeseydi Yeliz’in ölümü ben hala kendime yanacaktım sadece. Daha değerli şeylerin olabileceğini asla düşünmeyecektim. Sağlıklıydım –ruh sağlığım dışında- hiçbir sorunum yoktu, sadece bana müthiş ders veren bi aptallık yapmıştım.


Aradan 4 yıl geçmiş. Dün ne öğrendim? Babam diyor, dön gazozcu diyor, sensiz olmuyor diyor. Ne acıymış di mi Ekrem Turhan? Hiç beddua etmiş miydim hatırlamıyorum o zaman. Sen biliyor musun ne yaptın bana? Hayattaki en büyük akılı verdin ama öyle şeyler götürdün ki benden hiç kimse geri getiremedi. Hadi ben küçük ve aptaldım, ama sen bu kadar acımasız olmak zorunda mıydın? Eden bulur diye bir şeye inanmıyorum artık, artık Müslüman da değilim. Sen ve senin kafanda insanlar Müslüman ise ben ömrü billah Müslüman olmayacağım. Ama istemiyor muyum sanıyorsun bana yaşattığın acıyı yaşamanı? İstiyorum, hem de çok. Kendini o zaman benim hissettiğim gibi hisset istiyorum, aşağılan, değersiz görül, bi paçavra gibi kenara atıl, umursanma unutul istiyorum sonra ne istiyorum biliyor musun bunca acıyı ölümle bastır, en sevdiğin ölsün. Anla ne kadar boş olduğunu hayatın ama hala acı çek istiyorum karşı tarafın gözünde hiçbir şey olduğun, aşağılık olduğun için berbat hisset istiyorum; benim yaşadıklarımı harfiyen yaşa ve kahrol istiyorum. Halime var istiyorum ama varmazsın; bana yaptığın aklına bile gelmez di mi? Gelmez evet.


O zamandan beri canımı bunun kadar hiçbir şey, hiç kimse yakamadı; senin kadar başarılı olamadı kimse. Bende öyle derin ve hala kanayan öyle büyük bi yara bıraktın ki ne ben anlata bilirim ne de zaten sen anlayabilirsin.


Ama çek istiyorum bu acıyı, mutlu anlarında akına gelsin aşağılanmışlığın, hiç kimse düzeltemesin yüreğinin parçalanmışlığını. Ben hala aklıma geldikçe ağlıyorum ve seni öldürmek istiyorum. Kötü tarafı şu ki seni öldürsem bile o acı ancak ben öldüğüm zaman çıkacak içimden, gerçi o zaman çıkacağı da malum yani hiçbir çaresi yok bunun. Herşey eskisi gibi olsun istiyorum, bu acıyı yaşamamış olmayı istiyorum. Yeliz ölmemiş olsun istiyorum. Senin Gazozcun ölmemiş olsun istiyorum ama OLANLA ÖLENE ÇARE YOKMUŞ, senden öğrendim.


Götün kalktı mı yaptığınla? Mutlu musun beni hala hıçkıra hıçkıra ağlata bilmekten? Hoşuna gidiyor mu sana beddualar okumam? En sevdiğini yitir diyorum Ekrem, algılaya biliyor musun ne denli acı çektiğimi ha?





...

20 Temmuz 2010 Salı

Sleep Paralysis

Geçen hafta pek dinlendiğimizi söyleyemem, tiyatro; konser; yüzmek; düğün; vs derken pestilim çıktı.




Pencerem açıktı ve gece bir ara uyanıp sımsıkı sarıldığımı hatırlıyorum çarşafıma. Neyse, gece aynı zamanda bir rüya gördüm; yatağımın tam benim yüzümü döndüğüm kısmında zincirlere vurulmuş bi hayalet kadın vardı, güzeldi ama bana zarar vermeye çalışıyordu. Normalde yok gibiydi fakat üstündeki beyaz çarşaf onu görebilmemi sağlıyordu önce sonra ise şekilli bir şey çıktı ortaya. Çok korkmadım, eskiden böyle bir durumda dua okurdum da şimdi inancım olmadığı için dine okumadım; okumayacağım diye ısrar ettiğimi hatırlıyorum ve uyandım hiçbir şey olmamış gibi yeniden uyudum.



Dün gece yine yorgundum, Nasıl uyudum hatırlamıyorum. Önce rüyamda uykumdan uyandırdı beni Zy’nin babası ve karşı pencereden “Neden benim kızımı almadın, o başarısız mı gibi bir şeyler söyledi” ne demek istediğini anlamıştım o an ama şimdi hatırlamıyorum sonra da Svgn Abm’i gördüm, nasıl gördüğümü hatırlamıyorum sadece güzel şeyler gördüğümü hatırlıyorum ve sonra yine dün geceki hayalet kadın.. Kollarımı tuttu, bırakmıyordu ve bu sefer bana zarar verecekti; kapının yanına da ağzı kanlı dobermana benzeyen köpeği bağlıydı, yine aklıma gelen tek şey din oldu. O kadar korkmuştum ki inanmıyorum diyemedim, kımıldayamıyordum; bağırmaya çalışıyordum zerre kadar sesim çıkmıyordu; kendi kendime dua okumayacağım diye direniyordum, sonunda kelime-i şahadet getirmeye başlayayım ne olacak diye düşündüm ve neden bana böyle bir şey yapıyorsun Tanrım ben dinlere inanmak istemiyorum diye ağlıyordum; tam şahadetin başında kadının çenesini kafasından ayırdığımı fark ettim ve gözlerimi açtım fakat nafile kımıldayamıyordum, konuşamıyordum. Korkuyla yanıbaşımdaki telefonu alıp ışığıyla çevreme baktım, hiçbir şey yoktu o sırada da pencerenin yine açık olduğunu ve üşüdüğümü fark ettim ve bunun sadece kan dolaşımımın durduğu için olduğunu düşünmeye çalışıyordum. Uzun bir süre yatakta kaldım sonra kalkıp kardeşimin odasına gidebildim korkuyla anlattım durumu, bana sarıldı teselli etmeye çalıştı fakat gözlerimi bir türlü kapatamıyordum, hıçkıra hıçkıra ağlıyordum, yine göreceğim onları diye korkuyordum sonunda sabaha hiçbir şey kalmayacağını –ertesi gün uyumak korkusu dışında- düşünerek teselli ettim kendimi, uyumuşum.



Yine rüya görüyordum, Bulgaristan’da Aylin’le bi psikolog arıyoruz ama adam o kadar saçma sapan ki.. Aylin’e anlatıyorum gördüğüm her şeyi, sonunu hatırlamıyorum rüyanın.



Gelin görün ki yaşadığım onca korkunun nedeni Rapid Eye Movement yani REM uykusuymuş. REM uykusunda vücut tamamen fizyolojik felç durumundaymış, gece rüyalarımızı taklit etmeyelim diye bizi korumaya çalışan REM’deki hareket emrini durduran Locus Corruleus diye bir şey varmış ve hareket etmemizi engelliyormuş. Uykudan uyandığımızda beynimiz uyanıyor fakat vücudumuz uyanamıyormuş ve sanrılar görebiliyor aşırı korkabiliyormuşuz hareket edemediğimiz için. Buna da Sleep Paralysis diyormuş bilim. Türkçesi Uyku Felci.

Nedenleri; Kan dolaşımındaki düzensizlik,psikolojik gerginlik, stres; yorgunluk, sırtüstü uyumak vs..



Kendime Sleep Paralysis’siz rüyalar diliyorum.