Hakkımda

88 doğumluyum, yaşımı siz hesaplayın. Dişiyim.

Çok büyük hedeflerim vardı küçükken, dünyayı değiştirecektim. Bu düşüncemi bilenler de boşver kim değiştirmiş sen değiştireceksin derlerdi itiraz ederdim, hala itiraz ediyorum. Ben değiştireceğim dünyayı.

Fotoğraf, hayatımın odak noktası. Siz yazdıklarımı okuyorsunuz, okumayan kesim için de fotoğraflarımdan bir dil yaratıyorum. Gerçi keşke insanlar sadece görseli okumasa; yazanı da okusa.

Sinemayı pek sevmem ve samimi gelmez, ama tiyatro mükemmeldir. Ruhunuzu aydınlatır, sizi insan olmaya iter. Hangi davranışınızın nasıl sonuçlar verebileceğini, karşınızdaki insanda hangi duyguları oluşturacağını en yalın haliyle görürsünüz. En önemlisi, oyunun bir parçasısınız; sinema gibi seçtiğiniz karakterde hayal etmek zorunda değilsiniz kendinizi, tiyatroda ayrı bir bireysiniz. Özgürsünüz.

Kitaplar benim için kesinlikle paha biçilemez. Annem bigün kitaplarımı toplarken hışımla odamıza girip bağırmaya başladı "Bu kitaplara verdiğin parayla çeyiz yapsaydın, bilmem kaçıncı çeyizini hazırlıyor olurdun. vs vs" geçenlerde konuştuk, çok pişmanmış bu söylediğine.

Özgürlüğüm kadar önemli bir şey var mı hayatımda bilmiyorum. Kötü olabilecek her şey gerçekleşebilir, özgür olduğum sürece hepsinin üstesinden gelirim. Ama ben tutsak olduğumda iyi olabilecek şeylerin gerçekleşmesi bile beni kurtaramaz. Özgürsüzlük benim için ölüm demek.

Sanatsal şeyleri seviyorum, resim çizerim mesela kendi kendime. Kara kalem, guvaj boya, sulu boya hep uğraşırdım bir yıl kadar önce de yağlı boyayı denemeye başladım. Çalışınca olacak.

Boğazlı kazak giyemiyorum;  kolye, saat ve yüzük takmakta çok zorlanıyorum sıkıştırıyorlar beni, boğuluyor gibi hissediyorum; nefes almakta güçlük çekiyorum.

Yüzmeyi çok seviyorum fakat su şakalarından bi o kadar nefret ediyorum; derinlik hiçbir şekilde sorun değil benim için yeter ki kafam suyun içinde olmasın.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yap