22 Eylül 2012 Cumartesi

2050 de Robotlarla Sevişeceğiz

Dün onca şehit haberleri, balyoz davasının sonuçlanması vs arasında bi haber vardır.

2050'de robotlarla sevişecek mişiz. Acaba bu eşimizi aldatmak olur muymuş falan filan.

1- Hükumet işi böyle götürürse 2050 yi görebilecek miyiz?

2- Bu robotlar her eve dağıtılacak mı yoksa genelev gibi bi yerde mi toplancak?

3- Duyguları olmıcak di mi? Biz kadınlar duygusalız bize diğer erkeklerden daha nazik davrandı; kadın olduğumu hissettirdi diye aşık olabiliriz.

4- Bizi dinleyebilcek mi? Tamam cinsel temas da önemli bizim için ama malesef konuşma ihtiyacımız da var ve bunu gidermek zorundayız, bizi dinlese iyi olur.

5- Her istediğimizi yapabilcekler mi?

6- Madem bişey yapıosunuz hakkını verin. Robotlara nasıl yükleyebilirsiniz bilmiyorum ama hassas noktalarımızı öğretin ama önsevişmeyi uzun tutan robotlar yapın, parmaklarını bedenimizin neresinde gezdirmeleri gerektiğini kendiliğinden bilsinler ve allah aşkına sevişirken konuşamasınlar yoksa normallerinden hiç bi farkları olmaz. Kahır çekmek istemiyoruz biz sevişelim bitsin gitsin, ne biz arkamıza bakalım ne de o.

Birleştirilmiş bi metal yığını, çamaşır makinesi gibi bişey, fakat sizinle konuşabiliyor, sizi anlayabiliyor, sizi öpebiliyor, size dokunabiliyor. İnsan nasıl hisseder ki kendini acaba? Aşık olmaz mı ona? Hayatın boyunca beklediğin, istediğin herşey bu erkekte var, robot olması birşey değiştirir mi? (yaş ilerledikçe performans düşüklüğü olmaz işte fena mı )

Haberi okuduktan sonra 62 yaşıma kesinlikle gelmeye ve bu deneyimi yaşamadan kesinlikle ölmemeye karar verdim. :D

17 Eylül 2012 Pazartesi

Lütenitsa Nasıl Yapılır - Görsel açıklaması ile birlikte

 Evde canım sıkılıyo, kitap okumak istemiyorum, fotoğraf çeksem kompozisyon yaratmak lazım; o kadar düşünemicem, sohbet etsek; zü bursada kardeşimin de beli ağrıyo e uyumak da istemiyorum bari lütenitsa yapayım dedim.

İki lütenitsa tarifi varmış, birinde domates fazla (yani bu tarif) diğerinde de biber fazla oluyormuş, ikisinin de lezzeti farklı.

Malzemeleri,
6 kg domates
2 kg kırmızı etli biber
1 kg
patlıcan
Yarım kg havuç
4 çay bardağı sirke (Benimki biraz ekşi oldu iki bardak koysanız daha iyi olur sanırım)
2 baş sarımsak
2 yemek kaşığı tuz
4 yemek kaşığı sıvı yağ
2 tatlı kaşığı toz şeker

Yapılışı,

Önce her şeyi tek tek yıkıyorsunuz. Biber ve patlıcanları közlemeniz gerekiyor, aslında ateşte közlense çok daha lezzetli olacak da imkanınız varsa. En azından patlıcanların ateşte közlenmesi taraftarı ve bu konularda yetenekli bir anne veya kayınvalideye sahipseniz işiniz çok daha kolay, gönderiyorsunuz ona, o közlüyor size.
Közlendikten sonra bir kabın içine aldığınız patlıcanları streçle sıkıca kapatıyorsunuz ki kolay soyulsun; benim patlıcanlar pek kolay soyulmadı da neyse :)
Yıkadığınız biberlerin başlarını ve çekirdeklerini çıkarıyorsunuz, iyice kuruluyorsunuz; fırın tepsinine folyoyu güzelce yerleştirip biberleri diziyorsunuz, folyo koymazsanız fırın tepsiniz mahvolur. 200 derecede 40 dakika pişiriyorsunuz biberleri, ilk yirmi dk sonra yerlerini değiştirirseniz çift taraflı közlenir benim gibi çıkarmaya beş dk kala çevirmek aklınıza gelmezse iyi edersiniz :D fırından çıkarınca onları da folyoyla bir güzel sarıyorsunuz. İsterseniz 10 dk beklesin isterseniz yarım saat hiç fark etmez ama daha fazla beklerse daha iyi soyulur diye düşünüyorum. Benim bazı biberler, çok aşık olduğunu yada çok sevişmek istediğiniz bir erkeği ne hızla soyduğunuzu farkında olamamanız gibi hızlı soyuldu, bazılarıyla ise iki saat uğraştım.
Havuçları yumuşayana kadar kaynatmanız gerekiyor, dk veremiyorum çünkü ben annemden hazır kaynamış şekilde arakladım yarım kg :P
Domatesleri yıkayıp kabuklarını soyuyoruz, ben biraz bu tarz şeyler konusunda kör cahil olduğum için aldığım domatesler resmen soyulmuyodu iki saatte zor soydum. Nerdeyse bir buçuk kilo vardı domateslerden attığım çöp, yarısı gitti domateslerin yani :D
Sarımsakları soyuyoruz.

Domatesi, patlıcanı, biberleri, havuçları ve sarımsakları hallettikten sonra geçiyoruz rondolamaya. Hepsini rondodan geçiriyoruz. Ben annemden aldığım 19 kglık tencereye koydum malzemeleri, domatesi döktüm ardından patlıcan biber ve havuçları. En büyük tipte kısık ateşte bir saat kaynattım, ara sıra karıştırarak ama yüksek ateşte sürekli karıştırarak da yapabilirsiniz. Bir saat sonra karışım balon balon kaynamaya başladığında sirke, sarımsak, tuz, sıvı yağ ve toz şekeri ekliyoruz. Ortanca tüpe alıyoruz ve yüksek ateşte bir buçuk saat sık sık karıştırıyoruz. Karışımın seviyesinin tencereye koyduğunuz noktadan daha aşağı inmesi gerekiyor 3-4 parmak kadar falan, yani suyunun iyice çekilmesi gerekiyor.

290 glık 14 kavanoza denk geliyor hemen hemen.
Kavanozları iyice yıkayıp kurutuyoruz, küflenmiş kapakları hiçbir şekilde kullanmıyoruz.

Lütenitsayı 1,5 -2 saat soğuttuktan sonra kavanozlara döküyoruz. sıkıca kapatıyoruz kapaklarını ve hepsini alacak büyüklükte bir tencereye önceden kaynama seviyesine kadar ısıttığımız suyun içine diziyoruz hepsini, suyun tüm şişelerin üstünü örtecek seviyede olmasına dikkat ediyoruz ve kaynatmaya başlıyoruz. Sudan kabarcıklar çıkmaya başladığından itibaren 20 dk kaynasın. Sonra altını kapatın ve istediğiniz zaman çıkarın.

Lezzetli oluyor.
Ben nasıl yapmışım kısaca seyredebilirsiniz :D












Sevgiyle kalın.
Öperim.
N.


16 Eylül 2012 Pazar

Kardeşime

Abla sen bana metali sevdirdin ben de sana Maaruul fayfı.

Seni seviyorum kardeşim.
Ablan.
N.

Kim karrrdişiiim :D

15 Eylül 2012 Cumartesi

Çanakkale Türküsü'nde Oyun mu oynanır lan? :@

Anladık Çanakkale'lisiniz ama Kurtuluşumuz için savaştığımız, binlerce şehidimizin kanlarıyla sulanmış, ardından binlerce ananın oğullarını, eşlerini, babalarını kaybettikleri için gözyaşları dökülmüş fakat vatanları kurtulduğu için rahat uyuyabildiği topraklarımızın en mühim zamanları için yazılmış bir türküyle -hatta bi yerde ağıt da sayılır- nasıl kalkıp da bir düğünün ortasında halay malay ne boksa çekebilirsiniz?

Aklınızla zorunuz mu var sizin? Siktirin
gidin, Çanakkale'den gelen misafirler için şu şarkıyı çaldırıyoruz buyursunlar döksünler kurtlarını deyin. Ne demektir böyle bir savaş için yazılmış mükemmel bir türküde oynamak? İçinde bulunduğumuz durumdan haberiniz yok mu sizin? Her gün hiçbir şey yokken onlarca şehit veriyoruz, hiçbirinizin mi oğlu yok? Böyle giderse siz de elinizde silahlarla savaşmak zorunda kalabilirsiniz vatan bütünlüğümüz için, hiç mi aklınız ermiyor? Bu kadar mı kuş beyinlisiniz?

Ben tayyipe laf ediyorum, çok üzgünüm gerçekten. Bu vatanın evlatları böyleyse, bu adamın daha beterlerini yapması gerek. Hak ediyor bu insanlar. Bi de ayırıyorum, şu şehirlerdeki, bu şehirlerdeki insanlar daha bilinçlidir, daha fazla önem verirler vatan bütünlüğüne vs diye; ne safım.

Sinirden tir tir titriyorum aklıma geldikçe. Günah lan, bizim götümüzü yaya yaya yaşamamız için şehit olmuş 15 inden 80 ine binlerce vatan evladına hiç mi saygınız yok. Belki dedeniz var o şehitlerin arasında, kemiklerini sızlatmak hoşunuza mı gidiyor?

Ah bi de bunar gider şehitliğe -gidiyorlarsa tabi- dua ederler şehitlerimize. Sanki şehitlerimizin onların dualarına ihtiyaçları varmış gibi. Kimin kimin duasına ihtiyacı var acaba? Hadi bende yok, sizde de mi yok bir damlacık din inancı?

Hangi köyün köpeğisiniz lan?

Siktirin gidin bu ülkeden. Bu vatanı sizin gibi geçmişine değer vermeyen insanlar yüzünden kaybediyoruz.



Kuşlara beyinsiz dediğim için özür dilerim.
Tüm şehitlerimizin önünde minnet, saygı ve sonsuz sevgiyle eğiliyorum.
N.

12 Eylül 2012 Çarşamba

Bombalar Düşüyor

Yaşamakta olduğum yerleşim biriminin sağ önü hava limanı, sol önü askeriye arkası ise komple orman, hava limanına bir bomba, askeriyeye bir bomba ve ormana atılan küçük bir kıvılcımla yerle bir olacağız.

Sabahtan beri nerdeyse 15 dkda bir helikopter geçiyor tepemden askeriyeden gelen top atışlarını adedini sayamadım bile bunlar da yetmezmiş gibi hava limanına nerdeyse yarım saat bir saatte bir uçak iniyor.

Birkaç saat önce öğreniyorum ki Libya'da ABD büyükelçisi öldürülmüş hatta gece gerçekleşmiş saldırı da adamın öldüğünü yeni söylüyorlar.

Burnuma iğrenç kokular geliyor. Umarım, hükümetin yalakalığını yaptığı ve söz geçiremediği abd bizi savaşa sürüklemiyordur. Ne temenni ama, zaten Suriye'yle gerzek başbakan yüzünden savaşın eşiğindeyiz; hala nasıl umarım sürüklemiyordur diyebiliyorum ki?

Allah aşkına şu hükümeti indirelim, bu kadar mı körüz ey milletim? Anlamanız için her bizinizin mi evladı şehit olsun?

Bakma; gözünü, ruhunu, kalbini nereni açarsan aç ama gör. Gerçekler gün ışığı gibi ortada, bakmayı değil; görmeyi öğrenmen yeter.

Uyan Türkiye!
N.

11 Eylül 2012 Salı

Psikolojisini çözemediğim çözeceğime asla inanmadığım en iyi iki arkadaşımdan biri ki birincisi Vlat ikincisi ise bahsettiğim varlık Zü.
Dipnot: Kardeşimi en iyi arkadaşlar listesinde saymıyor olma nedenim onun en iyi arkadaşlarımdan biri olmaması değil kardeşim olmasıdır.

Bu kızın parası bok. Höt dese babası hemen o hötü alır, o derece yani. Bi de mimar bu. Bize karşı kullanmadığı ama dış dünyaya karşı daimi olarak kullandığı kalbi yerine beynini kullansa höt dedi mi o hötü kendisi bile alır ama biraz gerizekalılık var sanırsam, o beynini bi türlü kullanmak istemiyor, hep kalbi hep kalbi..

İlgiye ölecek gibi muhtaç, hayatının hiçbir zerresinden memnun değil, şakayı çok nadir anlar ve kaldır. Kardeşime yaptığımda alacağım çılgın ve umursamaz cevapla daha da çıldıracağım bir şakayı ona yaptığımda, iki saat af dilemek, bunun sadece ufak bi şaka olduğunu anlatmakla kaybediyorum zamanımı, ama inanıyorum ki günün birinde o da bizim gibi olacak. Bizden biri demiyorum, o zaten bizden biri; bizim gibi olmasından söz ediyorum; gülüşü, bakışı, algılayışı..

Vlat'ın onun için söylediği mükemmel bir söz var ve kesinlikle onu anlatıyor; "Tok evin aç kedisi". Bu insan gözünü bile kırpmadan incecik bir tişörte 80 lira verebilen, sonra onu anca 2-3 sefer giyen bir insan. Hadi anne babamızı, doğduğumuz ve yaşadığımız ortamı seçemiyoruz, ben buna çok küçükken takılıyordum neden diyordum fakat 23 yaşında olmasına rağmen buna hala takılan bir insan kendisi.

Yaşadığı şeyi atlatmak ciddi manada çok güç olabiliyor, hepimiz yaşadık bu gibi bir durumu ve aylarca sürdürdük de. Ben hatırlıyorum tam bir yıl boyunca kendime gelememiş, sürekli ağlamıştım; bir hiç için; ortada yaşanan ya da yaşanmış doğru dürüst birşey yokken hatta; ama şunu söyleyebilirim, insanı asıl yıkan kişiyle yaşadıkları değil asla, kesinlikle onunla ilgili gelecek için kurduğu hayaller, hayallerinin gerçekleşmeyeceğine üzülüyor ağlıyorsun, unutmuş olabilirim ne kadar ağlayıp üzüldüğümü ama onun kadar kendimi yıpratmadığıma eminim. Zamanla gerçekten gerçekleşmeyecek saçma hayaller peşinde koşmaya çalıştığını anlıyorsun gerçekleşen binlerce güzel şeyden sonra (gerçekleşen şeylerin güzel olduğunu fark etmen gerek) iyi ki de olmamış diyorsun. Bir gün onun da aynı şeyleri söyleyeceğine adım gibi eminim.

Her şeyden çok çabuk sıkıldığını iddia eder, "Sıkıldım kalkalım, sıkıldım gidelim, sıkıldım başka bişey yapalım, sıkıldım içmicem, sıkıldım yemicem." Sıkıldım dediği her an içimizden biri mutlaka dikkatini ona çevirir, neden sıkıldığını anlamaya çalışır; sıkılacak ne olduğunu merak eder, aslında kendisinin yaptığımız işi eğlenceli bulduğunu ifade eder, yani tüm ilgi Zü'ye döner o sıkıldım dediğinde. Zannediyorum bu sıkılma durumunun nedeni ilgiyi daha fazla üstünde hissetmek arzusu. Bu da demek oluyor ki bu insan daha fazla koşulsuz sevgi istiyor, kendine daha az soru sorulmasını, daha fazla tinsel  ve bedensel teması istiyor, kendini kendi kendine anlatmak isteyecek kadar rahat ve huzur dolu olmak istiyor, rahat bırakılmak istiyor aynı zamanda birilerinin -ki o kişiler sayılıdır- huzur dolu kollarının koşulsuz kendisine açık olduğunu bilmek istiyor.
Sohbet etmek istiyor. Abisinin "Neyin var gülüm." diye sorup sonra onunla ilgilenmemesini değil, ona neyin var diye sormayacak kadar onunla ilgilenmesini onun yanında olmasını istiyor. Ali bunu fark ettiğinde Zü çoktan buna alışmış ve kırılmış olacak.

Bu akşam parti yapçaktık, beni bırakıp gittin ama
Seni seviyorum Zü
N.

10 Eylül 2012 Pazartesi

Haftalar arası geçiş dönemi

Bir haftadır doğru dürüst arkadaşlarımızla görüşmüyorduk. Bir hafta önceki tüm yorgunluklarımızı geçtiğimiz haftaya taşımıştık. Ondan önceki haftaların yorgunluğunu da..
Nerdeyse tüm hafta burnumuzu dışarı bile çıkarmadan gece 3-3:30 lara kadar hep film izledik, işe çoğu hafta yaptığımız gibi bu hafta da daimi olarak uykulu gittik. Tüm hafta dışarı çıkmadık bari hafta sonu acısını çıkarıp eğlenelim dedik, ne mümkün; ülke aile facialarından geçilmiyor ki.. Boşa zaman harcamanın daha mükemmel bir yolu olamaz, gerçekten anlaştığın sohbet edebildiğin insanlar haricindeki insanlarla takılmaya çalışmaktan başka. Hayır Ali'nin katlanılmaz kendini beğenmişliğini, ben merkezciliğini
ve dünyanın en mükemmel insanı oymuş da sen at kıçına konan sinekmişsin gibi davranmalarını bile yeğlerdim, o derece kötüydü.
Dipnot:(Ben bu çocuğu neden sevemiyorum ya? Kardeşi en değişilmez iki arkadaşımdan biri ama onun nerdeyse hayatım için hiçbir değeri yok. En basit örnek geçen hafta sonu arkadaşlarından birinin fotoğraflarını çektik, iki gün sonra fotoğrafları çıkarılacak hale getirdim, biraraya gelelim insanlarla da vereyim diye bekliyorum; bu diyo ki bana ver fotoğrafları ben gösteririm onlara- o kadar ısrar etti hala da ısrar ediyor-, arkadaşım benim de emeğim var ben de neyi beğenip beğenmediklerini neleri onarabileceğimi söylemelerini ve diğer sefer daha iyi olmayı isterim onların düşünceleriyle, tongaya getircek alcak fotoğrafları ben muhattap olmıcam o insanlarla; oldu canım. Hatta sözde biz birlikteyken seçeceklerdi dün fotoğrafları ama adam vermiş bile, ben de bendekileri vermiş olsaydım çoktan iletecekti karşı tarafa benim de ruhum duymayacaktı. Ortak iş böyle yapılmaz bebeğim, herkesin çabası var; herkes aynı ölçüde eşit. Ben fotoğrafı öğrenmeye başladığımdan beri bu çevredeki insanların kendini beğenmişiğini, ben yapabiliyorum kimse benim gibi yapamazcılığını hiç bi yerde görmedim. Bi Faruk Atalayer; bi Erdem Çetinkaya, bi Levend Kılıç ki bunlar ordinaryus olabilecek seviyedeki adamlar, "Mühim olan istek, sen istersen en iyi şekilde öğrenir ve uygularsın fotoğrafçılığı." Coolpix P80 im için "En mükemmel fotoğrafçılar bile bazen proesyonellerini bırakıp kompaktlarıya çekiyorlar." deyip insanı yüreklendirirlerdi. Yapabilirim 'i yerleştirirlerdi insanın içine, sadece daha fazla pratik yapıp öğrendiklerini yerleştirmek ve görmeyi bilmek şartıyla. Burda ise gidip bikaç kıçı kırıktan sürekli, orası olmamış fotoşop yap burası olmamış fotoşopla düzelt, şu fotoşopu öğrenmelisin vs gibi sözler işitiyorum; arkadaşım ben doğal olmasını istiyorum, o yüzündeki ben ya da sivilce onun ruh haline, yüzüne yansıyor yani bana sana ve diğerlerine gerçekliği yansıtıyor. Çok sinirlendim yine.)


Asıl olarak eğlencesiz, uykusuz ve bol para kayıplı bir hafta sonu geçirdik, bu akşam deliksiz uyumayı, dinlenmiş olmayı yarına dinç uyanmayı planlıyorum çünkü yarın akşam parti yapıyoruz.

Dinç kalın Z.Ö. ve H.Ö.
Sizi seviyorum.
N.

5 Eylül 2012 Çarşamba

Sarıl bana ruhum

Birkaç gün önce düşündüm de, şu sıralar ön yargılarıma fazla kapılmışım hayır sadece ön yargı da değil kendi düşündüklerimi karşı taraf düşünüyormuş gibi lanse etmeye çalışıyorum kendime hatta çevremdekilere ve bu konuda oldukça başarılıydım taa ki fark edene kadar.

-Nadi sen ne kasıyorsun kendini bebeğim ya, hayat işte. Şimdiye kadar senden aldığı mükemmel güzellikte duygu ve hislerin yerini yenileriyle doldurmadı mı; yaşattığı kahrolasıca acıları değiştirip değiştirip yine çektirmiyor mu sana.
-Evet

-Eee, değişen bişey yok yani, ıkınsan da ıkınmasan da ne yaşaman gerekiyorsa yaşıcaksın; kimin ne yaptığını ne konuştuğunu neden dert ediyorsun hem belki adam öyle demek istemedi ya da söylediği şey senin düşündüğün yola çıkmıyor. Hani sen insanların söylediğinden fazlasını algılamaz ve düşünmezdin, eskide mi kaldı o zamanlar. Toparla kendini, sana ne elalemin ne düşünebileceğinden. Ben seni seviyorum ve senin mutlu olaman benim tüm dünyamın mutlu olması demek. Rahat ol. Yaşının, güzelliğinin ve yeteneklerinin farkına var. Dik dur, gülümse, saçlarını serbest bırak, gözlerini; beynini ve sağ işaret parmağını da. Geçmiş geçmişte kalmıştır, hatırlayıp üzülmeyi kes artık; şu an yaşadığın onca güzel şeyi yaşayamayan milyonlarca insan var. Etrafına bak, güneş, yemyeşil çimenler, birbirinden değerli iki kız kardeş ve kendisinden asla vazgeçmeyeceğin harika bir erkek kardeşin var. Onlarla daha sık görüş, iç, sohbet et ve yaşadığın anların içinde ol, zaman asla geri gelmeyecek.  .
-...
-Arkadaşlarına ve ailene hak ettikleri değeri göster Nadi çünkü her şey bittiğinde yanında sadece onlar kalacak. Seni seviyorum, nefesin tükenene kadar yanındayım, hatta belki daha sonrasında bile.

Söylediklerimi aklından çıkarma N.
Öperim.

N. Ruhun