Uzay boşluğundasınız. Evreni komple görebildiğinizi hayal edin. Her şey ne kadar sakin değil mi? Yavaaaş yavaş hareket ediyor tüm gezegenler, yıldızlar. Parıl parıl parlayan güneşin etrafında dönüyor bazıları, bazılar kendi çevrelerinde; bazıları da sakince yerli yerinde. Her birinin farklı görevi var ve huzur içinde görevlerini yerine getiriyorlar.
(Tatlı bir not: 1930'da Plüton, var olan sekiz gezegenimize katıldı ve gezegen sayımız dokuza çıktı. Güneş Sistemi'mizdeki en genç ve minik gezegendi o ve en haylazları. 2006 da farkettiler ki Plüton'un belli bir yörüngede dönmüyor. Bazen dönüyor Güneş'in etrafında, bazen duruyor, bazen zikzak çizerek ilerliyor, yaramaz bir çocuk bizim Plüton. Sonra dünyanın bilim adamları oturup bi karar verdiler, bu olgun; ne yaptığını bilen gezegenlerin arasından Plüton çıkmalıydı. Çıkardılar.)
Tüm gezegenleri tek tek inceleyebilirsiniz; her birinin kendince bir sorunu vardır, kendince bir iç huzuru. Dünya'yı bakın, diğer dostları gibi o da kendi işinde gücünde, kendi etrafında dönüp gün dönümünü, Güneş etrafında dönüp yıl dönümünü tamamlamakla uğraşıyor. Açıyı biraz küçültünce Dünya içinde kıtaları görebiliyoruz, Asya'sından tutun Antartika'sına, hepsinin kendine göre bir yaşayışı, içinde barındırdığı ırkı, rengi var; hepsi kendi bölgesinden sorumlu; ara sıra gereklilikleri için anakarasının şeklini değiştiriyor, hepsinin farklı birer huzuru ve görevi var; onlara keza okyanuslar; okyanuslara bağlı denizler; akış yönleri, üzerlerinde barındırdıkları rüzgarlar, şartlar gereği gerçekleştirmek zorunda oldukları su hareketleri, hepsi kendine özgü ve hepsini birbirinden ayıran çok özellik var.
Bi kıta hayal edelim, Asya olsun hadi o da; (Kökenimiz Asya biliyorsunuz, Çin seddinin yapılma nedeni Türk akınları; Kavimler göçünün nedeni, artık Asya'da göl yahut verimli toprak bulamayan Türkler) Japonya'sı var, Moğolistan'ı var, Afganistan'ı, Ermenistan'ı, Türkiye'si var tüm ülkelerin farklı dili, dini, ırkı, kültürü, yaşayışı birbirinden farklı; siyasetleri farklı, sorunları farklı..
Ülkemizi hayal edin, Türkiye'yi; birçok ili var, o her bir ilin kendi içinde birer kültürü, geleneği göreneği var, konulara ve olaylara çok farklı bakış açıları var.
İzmir'desiniz. Birçok aile görebiliyor sunuz, zengin; fakir; ne geldiği yerler aynı ne kültürleri ne düşünce yapıları ne de semtleri.
Çok olmasın hadi iki kişilik bir aile hayal edin, siz kendi anneniz, babanız kardeşinizle görüş ve fikir ayrılığına düşüyorsunuz, her ne kadar birbirinizi anlamaya da çalışsanız, sizdeki hücreler, duygular, yaşadığınız deneyimler, ruh haliniz asla birbirinizi tam olarak anlayamamanıza neden olur. Siz herşeyinizi ele aldığınızda mutlaka bir yanınızla evrende yapayalnızsınız. Kimsenin sizi herşeyinizle anlamasını ve size arzu ettiğiniz gibi yaklaşmasını tam olarak sağlayamazsınız; çünkü, farklısınız.
Şimdi genele döndüğümüzde uzay boşluğundan kendinizi görmeye çalışın, sorunlarınızı, dert ettiğiniz şeyleri bulmaya çalışın; zengin de olsanız fakir de olsanız, en bilgilisi de olsanız insanların, en delisi de; görüp görebileceğiniz herşey içinde ne kadar yer kapladığınıza bir bakın. Son koyduğum nokta kadar var mısınız?
Varlığınız ve yokluğunuzun fark bile edilmediği bir haritadasınız, kapladığınız yer ve zamanı üzülerek, canınızı sıkarak harcamayın. En küçük nokta kadarsınız ancak, bari içini doldurun.
Sevgiyle kalın.
N.
Ben hala en çok Plüton'u seviyorum.