15 Haziran 2012 Cuma

Ahmet Priştina'ya Mektup


İlk okul, orta okul ve lisede genel olarak okulun bitiş günleriydi 15 Haziran. Ya liseden mezun olduğum gün ya da 2. sınıfın sonunda tüm gün boyunca;

Sorma neden niçin,
Her şey yalnızlıktan,
Bak, bak, bak
Güzel bir gün ölmek için..

deyip durdum. Ve akşam eve geldiğimde öğrendim ki çok sevdiğimiz Ahmet Priştina'mızı kaybetmişiz... Yani seni.. Ağladım, ağladım ve daha fazla ağladım, çünkü tam bir İzmir aşığıydın, Eskişehir Yılmaz Büyükerşen için neyse İzmir de senin için oydu..
İnsan kendini güvende hissederdi sen konuşunca, yaptığın her şeyde ayrı bir özgürlük, sükunet ve refah vardı. Senin İzmir'inde nefes almak, yürümek, gökyüzünü seyretmek, yaşamak o kadar temizdi ki.. Beş kuruş parası olmayan insan bile kendini fakir hissetmezdi çünkü müthiş bir kültür , öz güven aşılardı sen varken İzmir.

Sağlam planların vardı( öyle adalar, 3. köprüler yapmayı vaadetmezdin, toprağa basabildiğin kadar sağlam ve gerçekçiydi planların), inanırdık senin yapabileceklerine ve her daim ardında olurduk, hayal değildi seninle İzmir'in planları, elimizi kolumuzu görebildiğimiz kadar gerçekti; tabi ki önce hayal edilirdi ama uçan ve yapılamayacak hayaller değil.

Özgürdü İzmir seninle. Düşünce yapısı, kılık kıyafeti, tavırları hep rahattı. Hani İzmir'in kızlarının güzel olduğu söylenir ya, o güzellik kendine duyulan güvenden, rahatlık ve özgürlükten geliyor kanımca. Ne kadar özgürsen o kadar güzelsindir.

Ben kendimi bilmeye henüz başlamışken kaybettik seni, daha doğrusu bedenini; yaşasan kim bilir daha neler yapar, nasıl kazınırdın kalbimize; bu kadarı bile yetmişken hatta...

Öldüğünde almıştım, kocamaaan bir posterdi ve altında seni UNUTmayacağız gibi olumsuz bir ifade yazmıyordu, seni ÖZLEYECEĞİZ yazıyordu, o gün bu gündür dolabımda asılı o poster, her dolabı açışımda ki çok sık açarım, seni görüyorum; günaydın diyorum, iyi akşamlar diyorum; öpüyorum bazen tonton yanaklarını..

İlk 15 Haziran'dan itibaren istemsiz olarak her 15 Haziranda aynı şarkıyı söylediğimi farkettim, ve keyifsiz olduğumu.

Ardından İzmir mahvolma yolunda da olsa sen rahat uyu, elbet çaresini bulacağız.
Huzurla kal.
Seni seviyoruz.
N.

11 Haziran 2012 Pazartesi

Ege'de Deprem (?)

Ölüm;
Ne kadar yakındır bize, biz hep onu çok uzaklarda sanırız.
Düşününce oldukça kolay görünüyor, dünya üzerindeki tüm dertlerinizden sıyırıyorsunuz kendinizi; bi gün bi bakmışsınız hopppalaaa; sizi üzen herkes ardınızdan ağlıyor, pişman oluyor hepsi; ne güzel sonunda anladılar...
Diğer tarafından bakıyosunuz olaya, e nolmuş üzüldüler pişman oldularsa; bikaç gün bikaç hafta ya da bikaç yıl sonra unutup yine gülüp eğlenmeye başlayacaklar ve siz yanlarında olamayacaksınız...

Bir korkum var nerdeyse yılın başından beri, deprem.

Sevdiğim herkes ölürse ve ben bir başıma kalırsam ne yaparım? Bu benim için toparlanamayacağım bir yıkım mı olur yoksa bi süre sonra hayatımdaki tüm sevdiklerim yok olduğu için hiç olmadığım kadar hür ve acı içinde mi olurum?

Bir ihtimal daha var o da benim ölüşüm. Şayet ki bir gün deprem nedeniyle ölürsem üzüleceğim şeyler sevdiklerimle bir ömrü yaşamak, onlarla paylaşabileceğim en mükemmel şeyleri paylaşmaktan yoksun olmak olmaz asla, minicik bedenlere yaşayamayacakları için yardım edemediğim, sevdiğim insanların ya da tanımadıklarımın yaşadıkları acılara ortak olmadığım için üzülürüm.

Yalnız öyle bir aşılanmış ki beynime büyük bir depremde her şeyin yerle bir olacağı... Müteahhitlerden, kullanılan malzemelerden, evlerimizi yapan inşaat ustalarından nasıl da emin değiliz...

Huzur içinde, gözlerini sessiz sakin kapatmak da var, acılar içinde haykıra haykıra ölmek arzu ederek kapatmak da var gözlerini hatta kapatamamak...

Huzur ve sükunet içinde yaşamayı dilediğim kadar;
Huzur ve sükunet içinde ölmeyi de diliyorum.
N.

2 Haziran 2012 Cumartesi