21 Nisan 2013 Pazar

Andy

Spartacus Bitti. Hem de Andy'le bitti.

18 Nisan 2013 Perşembe

25 Oldum :D

Yeeeh-huuuu! :D

Bir 18 Nisan daha geldi. Yılın bu gününde mutlu olduğum kadar sadece Temmuz'un 30'unda mutlu olabiliyorum.
İçime sığmayan bir sevinç ve cuşku.. Tanımlayamıyorum mutluluğumu.

Bu yıl neler öğrendiğime bi göz atayım;
Başkalarının boyunduruğu altında yaşayamadığıma inan bir insanım, hele ki benden bilgisiz ve görgüsüz ise bu boyundurukçu iyice çığırımdan çıkıyorum. Pratikte de bunu bir kez daha yaşadım ve pekiştirdim, "Ben emir almaktan hoşlanmıyorum"
Siz her ne kadar iyi düşünürseniz düşünün insanlar hakkında, onlar fazlasıyla acımasız ve riyakar olabiliyorlar. Anlayamıyorsunuz belki, anlasanız da sesinizi çıkarmıyorsunuz çoğu zaman. Seyrettim ben hep o insanları, gözümün içine baka baka ne kadar sahtekar olabileceklerini haykırdılar. Ben mi kaybettim? Hayır. Geçmiş olsun, gelen gideni aratır gençler.

Bu yıl ne istiyorum biliyor musun?

Oldukça yaratıcı ve şahane evlilik fotoğrafları çekmek istiyorum.

Sağlam bir stüdyo kurmak istiyorum, iç çekim ve dış çekimler için ayrı ayrı hem de :D

Portre fotoğrafçılığında kendimi geliştirmek istiyorum.

Moda fotoğrafçılığında profesyonelleşmek istiyorum.

İnsanlarla daha iyi ve net iletişim sağlayabilmek istiyorum.

İşimi pazarlamayı öğrenmek istiyorum.

Daha çok kitap okumak, daha çok tiyatroya gitmek, daha fit olmak, daha güleryüzlü ve sakin olmak istiyorum.

İnsanlarla konular ve fikirler hakkında daha fazla tartışmak, düşünmeye daha fazla vakit ayırmak istiyorum.

Daha fazla para kazanmak istiyorum, ekonomiyi daha fazla döndürmek istiyorum bi yerde :D


Dipnot; Bu gün burnumu bile seviyorum :D o derece.

Dipnot2; Dede! doğumgünü hediyen 25 yaşına girdi. Oğlun 50 yaşında. Sen de 75 oldun bu yıl. Ben oraya geldiğimde pastamızı birlikte üfleyelim tamam mı? İyiki doğduk. Seni seviyorum.

Dipnot3; Seni seviyorum kardeşim. Sen şimdi çok fena kıskanmışsındır. Keşke sen de bugün doğsaydın da hep birlikte koç olsaydık :D

Kendimi seviyorum.
Sevgiyle kalayım.
Öpüldüm.
N.




15 Nisan 2013 Pazartesi

Sir Artur Conan Doyle - Sherlock Holmes / Ölümle Randevu

Geçtiğimiz çarşamba bitirebildim serinin ikinci kitabını, o da anca haftada bir İfod'a giderken metrolarda ne kadar okuyabildiysem. Değişiklik olarak Watson evlenmiş halde çıkıyor karşımıza :)

Sussex Vampiri

Watson'ın Holmes'u ziyaret ettiği bir gün bir pusula geliyor Holmes'a. Karısının vampir olduğundan şüphelenen bir adam tarafından gelen pusula Watson ve dostunu vampirer konusunda düşündürse de bu tarz şeylerin gerçek olduğuna inanmayan ikili olayı gayet basit bi şekilde çözüyorlar.

Kızıl Saçlılar Kulübü

Asıl olarak basit bir olayın aydınlanması için Holmes'a gelen bir adamı kullanarak, çok ustaca hazırlanmış bir banka soygunun aydınlanmasıyla ilgili bir hikaye. Holmes'un keskin zekası; farklı düşünme tarzı, olaylara yaklaşımı ve gördüklerinden elde ettiği çıkarımlar ona hayran bırakıyor insanı. Böyle bir insanın gerçekten yaşamış olduğuna inanasınız geliyor.

Bir Kimlik Vakası

Gönül meselesi için Holmes'a gelen bir kadının aslında sahip olduğu büyük mirasın başkalarına geçmemesi için annesi ve üvey babası tarafından oynanan ustaca oyunun çözümüyle alakalı bir hikaye.

Yüzü Yaralı Adam

Kocasının kaçırıldığını kendi gözleriyle gören bir kadın, kocasının akıl almaz sırrı ve Holmes'u bile şaşırtan ustalıktaki hikaye.


Boscambe Vadisinin Esrarı

Oğluyla tartıştıktan hemen sonra öldürülen bir adam. Kanıt olmamasına rağmen ufak tesadüfler nedeniyle babasının ölümünden sorumlu tutulan bir oğul söz konusu  bu hikayede. Oldukça eskiye dayanan bir serüvenin kötü sonu. Holmes'ün de dediği gibi açıkça görünen herşey işin aslı olmayabilir.

Wisteria Köşkü

Gerçekleşecek çirkin olaylar esnasında kandırılıp lehlerinde tanıklık etmesini planladıkları bir beyefendinin üzerine kalan cinayet söz konusu. İki farklı kıtayı ve birliği içeren ilginç olayı uzun bir zaman alsa da ustalıkla çözüyor Holmes.


Bohemyada Skandal

Holmes'un birçok konuda hayran kaldığı ve diğer kadınlara göre kendi için yerinin çok farklı olduğu İrene Adler giriyor işin içine bu hikayede. Ve bir de Bohemya asillerinden Kont Von Kramm.. İrene'nin Holmes'un düşünceleri tahmin edişi, tuzağa düşürüldüğünü anladığı an keskin zekasıyla avcısını av haline getirdiği, okurken tüylerimi diken diken eden ve Holmes'un burnunu sürttüğü için hafif de zevk aldığım şahane bir öykü :)

Mühendisin Baş Parmağı

İşinden çok da para kazanmayan bir mühendise bir gün büyük bir teklif gelir. İşe başladığında büyük bir suça bilmeden ortak olduğunu anlar, kaçmaya çabalar fakat başarısız olur. Esrarengiz birşey vardır ki kaçışında başarılı olmamasına rağmen henüz öldürülmemiştir. Holmes'e gider ve bu büyük kaçakçılık suçunu ortaya çıkarırlar.

Böcek Avcısı

Bir profesörü konu alıyor. Yaptığı dengesiz davranışları hatırlamayan adamı tedavi olması için ikna edilmek ya da rahatsız olduğu bir doktor tarafından kanıtlanmak zorunda. Watson'a iş düşüyor.

Kara Peter

Uzun bir geçmişe dayanan olay genç bi ekonomistle başlıyor. Ona yardım edeceğine dair söz verip bunun karşılığında ödülünü alan Kara Peter. Fakat bu paydan yararlanmak isteyen birileri daha var, Kara Peter'in canı pahasına hatta..

Bisikletli Takip

Büyük bir mirasa konacak genç bir kadın. Bu mirasa sahip olmak isteyen iki adam ve karşılıksız bir aşkı çözümleyen Holmes.

Son Olay

Holmes, büyük bir hırsızlık örgütünün elebaşı olan profesörle çatışmada. Ve en son Watson'un çıkarımlarına göre Holmes ve Profesör uçurumdan düşüp ölüyorlar.


Dipnot: Daha önce de bahsettiğim gibi, uzun zaman Holmes'ü yazan Doyle artık onu yazmaktan sıkılıyor; başka bir kahraman yaratmak istiyor ve Holmes'ü öldürüyor. Fakat işler umduğu gibi gitmiyor çünkü halk Holmes'ü fazlasıyla benimsemiş durumda. Ayaklanıp Holmes'ü onun öldüremeyeceğini, buna hakkı olmadığını  haykırıyorlar, tehditler savuruyorlar. O da devam etmek zorunda kalıyor :D

Artur nasıl yazmışsın ben bile gerçek olduğunu düşünüyorum Homes'ün :D
Öperim
N.


11 Nisan 2013 Perşembe

Bayanlar dikkat! Reebok - Easytone hakkında

Reebok -Eastone'u şiddetle tavsiye ediyorum.

Neredeyse 1 yıldır kullanıyorum. Yürüyüş yaparken, gezerken, şirkette aklınıza gelebilecek her yerde olabildiği kadar ayaklarımdan çıkarmamaya çalışıyorum.

İçerisindeki hava yastıkları nedeniyle ayakta durmanız zorlaşıyor hal böyle olunca da bacak kasları dengede durmak için çaba sarf etmeye başlıyor. Çok yürüdüğünüzde ayaklarına biraz ağrı giriyor ama bacaklarınızın çalıştığını da öyle bir hissediyorsunuz ki anlatamam. Bi süre sonra yeter artık diyebiliyorsunuz bacak kaslarınızın ağrısında. Tabi popo da fazlasıyla nasibini alıyor bundan.

Sağda solda, yok işe yaramıyor yok havası söndü diyenlere aldanmayınız. Faydasını kesinlikle görüyorsunuz.



Reebok - Easytone

Benimkiler tam olarak fotoğrafta görünen ayakkabılar ve siyah; gri tonlardaki elbiselerimle altına siyah bi kilotluçorap giyerek şahane şekilde kullanabiliyorum. Sırf spor kıyafetlerle kullanılmıyor yani :)


Sevgiyle kalın.
Öperim.
N.



10 Nisan 2013 Çarşamba

Nasri Hoca ve Muhalif Eşeği - Ferhan Şensoy

Biliyorsunuz ki Tiyatro Haftası etkinlikleri içindeyiz hala ve dün akşam İsmet İnönü Kültür ve Sanat Merkezi'nde Ferhan Şensoy ve ekibi sahnedeydi; Nasri Hoca ve Muhalif Eşeği ile birlikte.

Hukukengiz güldürü olarak geçiyor. Devletin içinde bulunduğu durumları öyle güzel özetliyor ki Ferhan bey, cesaretine ve uslubuna hayran kalmamak elde değil.

Videolarla desteklenmiş, birkaç dakika önce oyunun nasıl ortaya çıktığını seyrediyorsunuz sonra da oyunu.

Sahnede Ferhan Bey'in oturduğu sandalye ve gitar dışında hiç dekor yok. Peter Brook'a göre her boş alan sahnedir, oyuncu o boş alanda yalnızdır ve o alanı istediği gibi doldurabilir. Gerçekten çok da şahane doldurdular sahneyi.

Ülkemizin politikacıları, ülkemizin halkı, dış ülkelerin ülkemiz hakkındaki hevesleri hepsini öyle güzel ortaya koydular ki anlamamak için aptal olmak gerek. Hoş anlamayacak olan insanın o salonda ne işi var. Gelmez zaten, haksız mıyım?

                                                      Aç parantez(Ünlem)Kapa parantez


Ferhan Şensoy
Oyunun provaları da şahane, vaktiniz varsa okuyun derim;  http://www.ortaoyuncular.com/sezono.asp

Programları ve biletleri için de; http://www.ortaoyuncular.com/oyun.asp sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Oyunu seyredin derim.


Sevgiyle kalın,
Öperim.
N.



Dipnot;

Sahneye bir adam çıkıyor, upuzun boyu; incecik bacakları.. Sanırsın et yok hiçbir yerinde, yüzünde kırışıklıklar; saçlarında sayamadığım kadar beyaz. 42 yılını sahnelere vermiş, dile kolay tabi ama bi de ona sormak lazım. Onca yıl hem halka sevdir kendini hem muhalif ol. Yazarken halkın bilinçlenmesini sağla, olmadıysa sil yeniden yaz, sonra oyna. Onca hengame içinde evlen, iki de çocuğun olsun; onların sorumlulukları da omuzlarında..

Ben göremiyorum, sen de göremediğini söylüyorsun zaten. Haklısın Ferhan Abi, napacaksın şimdi o kavuğu?









6 Nisan 2013 Cumartesi

Rüyalar bilinçaltının dışa vurumudur

Dört bölümdü bu gece.

1- Doğumhanedeydim. Ben doğuruyordum, şaşkınlık içindeydim çünkü hamile olduğumun bile farkında değildim. Nerdeyse bi 5 aylık göbeğim vardı, çok tatlıydım ve az sonra ordan bi bebek gelecekti dünyaya. Mucizevi bir şeydi.. Masaya yattım, bebek doğdu ama ortalıkta hiç göremedim onu.

Biraz sonra yataktan kalktım, düşük yapıyordum, doktor sürekli yürümem gerektiğini söylüyordum; ben de yürüyordum. Yürüyordum ama ayakta durmakta o kadar büyük güçlük çekiyordum ki kelimelerle anlatamam, doğum yapmanın düşük yapmaktan daha kolay olduğunu düşünüyordum ve çok korkuyordum. En sonunda lavaboya girdim, ıkındım, ıkındım koca bir kan parçası halinde bacaklarımdan süzüldü minicik bebek.

2- Karşıda bir televizyon var, önümde de küçük bir erkek çocuğu duruyor. Başımı hafif sağa yatırdığımda gayet izlenen bir show programına Tolga'nın davet edildiğini gördüm, o an içimi büyük bir ızdırap kapladı. Ne acıydı görüp, dokunamamak ona. Acı içinde olduğum yere mıhlanmışken bi an önümde belirdi. Sırtı dönük. Bir kerecik olsun dokunmak için elimi uzatmaya bile korkuyordum, kalbim çok kırmıştı; ben de onunkini kırmıştım ama aradan geçen zaman unutturamıyordu onu bana ve çok özlüyordum. Ölecek gibi.

Yüzünü döndü, sadece yüzüme bakıyordu, hiçbir şey söylemiyordu. Kalbim yerinden fırlamak üzereydi, ona sarılmamak için kendimi öyle zor tutuyordum ki.. Düşüncelerini de duyuyordum, o da sarılmak istiyordu bana.. Sonunda dayanamayıp küçük çocuğu kucakladım, ona Tolga'ymış gibi sımsıkı sarıldım, kokusunu çektim içime, birkaç saniye sonra baktım ki Tolga da bana sarılıyor..

3- Kafam dağıldı, hatırlayamadım şimdi 3. rüyamı. Ama devasa bi binada geçiyodu.

4- İşe geç kalıyorum. Koşarak çıkıyorum ana caddeye. Dayıyor siyah captiva gövdesini caddenin sağına, içi bir yığın insan dolu. Bakıyorum, biraz daha bakıyorum ve binmiyorum araca. Gitmesini işaret ediyorum elimle. Özgürlüğümü kazanıyorum.



Bu sefer açık kalmamış hiçbir yerim. Terlemişim. Çok uzun zaman önce araştırmıştım, öyle benim atıp tuttuğum gibi değil yani olay;  ne fazla sıcaktan ne de fazla soğuktan rüya görmüyor insan.

Her şey tamamen bilinçaltı.
Senin yapamadığını, gece yapmışsın gibi gösteriyor bilinçaltın; söyleyemediğini söylemişsin gibi.
İhtiyacı var bilinçaltının bunları yapmaya ama sahibi olan kişi yapmıyor; o da; sen uyanık halde benim istediklerimi yapmazsan ben de uyurken sana bir bir yaptırırım bunları diyor.
Ve bilinçaltı rüyalarla ortaya çıkıyor.

Kendinizi anlamakta, tanımakta güçlük çekiyorsanız başınızı hafifçe rüyalarınıza çevirin.


Rüyalarla kalın.
Öperim.
N.