28 Kasım 2013 Perşembe

Korkutucu toprak koltuklar

Gözlerimi açıyorum,

Küçük bir odadayım, birine şiddet uyguluyorlar; kurtarmak için mi ordayım bilemiyorum ama ben gelince her şey değişiyor.  Tesadüf o ya, bi banka soygunundan kaçan kişilerin yüzlerini görüyorum. Beni bi araca doldurup denize doğru götürüyorlar fakat bir süre sonra neden bilmiyorum indirip biz sizi karşıda bekliyoruz diyorlar.

Biz de Vildan ve ailesinin yardımıyla (İzmir'in tüm kıyıları yıgın yıgın toprak şehir yok nerdeyse ve ben bu toprak yığınlarını daha önce de gördüm) yığın haline getirilmiş kıyıdaki topraklardan geçiyoruz, Göztepe tarafına ulaştığımızda adamları görüyorum ve bir trenin arkasına saklanıyorum; görmezler beni;deyip geri dönüyorum..

Tanrım bu da nedir?

Tüm köye topraklardan ve yaslanma kısımları uzun sandalyeler yapmışlar ve tüm halkı oturtmuşlar onlara, halk da genç insanlardan oluşuyor, en yaşlısı 25 yaşında, ilginç bir köy :)

Fark edilmeyeceğimi sandığım bir yere oturdum fakat hemen buldular beni (öldüreceklerini biliyorum ve beni serbest bırakmaları için beni bulan çocuğu ayartmaya çalıştım hatta neredeyse yattım çocukla ama işe yaramadı) Beni ve birini'i köyün güzeli ve yakışıklısı seçtiler, plan yapıyorlar yanımızda; şöyle yapıp öldürelim zaten kaza olduğunu göreceği için millet sorun olmayacak vs vs..

Başımı sola çeviriyorum, yanıma bağladıkları insan; Tolga..

Uyanıyorum, ter içindeyim; kaç gündür sırt üstü uyuyamıyordum ve şuan sırt üstü uyuduğumu fark ediyorum. Bu ameliyat iyi geldi.

16 Kasım 2013 Cumartesi

Ayyar Hamza (Konya DT)

Geçen Arap Abdo diye bi oyuna bilet aldım. Oyuncu rahatsızlanmış, yerine başka bir oyun gelmiş.

Konya Devlet Tiyatrosu "Ayyar Hamza".

Eğlenceli bir oyun, karmakarışık aşk işlerinin içinden öyle güzel sıyırıyor ki Hamza aşıkları; kendi bile şaşkın.



15 Kasım 2013 Cuma

Bu Ne Biçim Hikaye Böyle

Bu blogun isminin nerden geldiğini göstereyim mi?
Her daim içimde bulunduğum durumla nasıl bağdaştığını anlayacaksın. Sadece sözlere odaklan..



Aman Tanrım! Burda bir ölü var! Bunun katili de sen olmalısın!

Gözlerimi açıyorum,

Mis gibi bir yerdeyim, yemyesil bir çayır; gökyüzü şahane, cennet gibi.. Dev bir ağac var sol altın oran noktasında..

Birinin yanındayım ya da o benim yanımda, vildan yahut zü; hatırlayamıyorum. Bir yılan beliriyor; öldürecek bizi, öyle bir saldırıyor ki anlatamam.. nasıl oluyor bilmiyorum ama yanımdaki insan onu öldürmeyi başarıyor, gövdesinde küçücük bir yara acıyor ve yılan uzaklaşıyor bizden can çekişiyor kıvrana kıvrana; koşarak biz de ondan uzaklaşmaya çalışıyoruz ve koşup bulunduğumuz çayıra kuş bakışı bakabilmeye başladığımızda kanımız donuyor..

Çayırda devasa büyüklükte bir yılan var ve tüm çayırı kaplamış.
Ondan nasıl kurtulduk?
O devasa ve korkunç yılan nasıl minicik bir çizikle öldü aklım almıyor..
Nefes nefeseyim, ne; ne hissettiğimi biliyorum ne de ne hissetmem gerektiğini, hayatımda böyle bir şaşkınlık yaşamadım..

Öyle bir sıçrayarak uyanıyorum ki, kendimi karşıdan görsem eminim korkardım.
Telefonuma bakıyorum hemen, yılanın ne demek olduğunu merak ediyorum.. Saçma sapan şeyler yazıyor..

Ve Tolga'yı fark ediyorum.
Hayır!

Kalbimden nefret ediyorum!
Ölmeliyim, knock.