Tiyatro insanın eli gibidir, ayağı gibidir, Ruhu gibidir.
Bir şeyler hissedersiniz, tarif edemezsiniz hislerinizi fakat bir oyun tarif edebilir. İçinizde sıkışmış şeyler vardır ne olduğunu bilmezsiniz, bir oyun içinizdeki sıkışmışlıkların ne olduğunu gösterebilir size. Söylemek istediğiniz şeyler vardır, korkarsınız söylemeye; bir oyun söyler sizin için. Söylemek istedikleriniz vardır ama nasıl toparlayacağınızı bilmezsiniz, bir oyun toparlar size hem de karmakarışık tonla sözcüğü bir cümlede halleder en iyi şekilde.
"Devlet tiyatrolarının yönetimi, sanatçıdan alınıp belediye bürokratlarına verilecek" miş. "Devlet eliyle tiyatroculuk olmaz." mış. "Tiyatrolar özelleştirilecek." miş. "..kusura bakma, geleceksin Şehir Tiyatrosu'ndan hem belediyeden maaşını alacaksın ondan sonra istediğin gibi yönetime de verip veriştireceksin, böyle saçmalık olmaz." mış.
Kurulduğu günden beri Tiyatrolar halkın temsilcisi olmuş, halkı istemedikleri şeyler yapmaya zorlayan hükümetlere, kişilere direnmeye cesaretlendirmiş, halkın söyleyemediklerini söylemiştir. Bunu fark etmiş olsa gerek hükumet(?) ki; bunca rezil cümleyi önünü sonunu düşünmeden, göğsünü kabarta kabarta söylemiştir.
Ruhla değil, bedenle yaşayan her şeyin, herkesin sonu vardır. akepecilik "maddi" bir bedene sahip olmuştur fakat maddi olmaya devam ettiği sürece ruhlaşamayacaktır.
O halde, beden ölecek ve ruh daima yaşamaya devam edecektir.
Tiyatroyu,
Tiyatro oyuncularını,
Tiyatro sahnelerini,
Saygıyla alkışlıyorum.
Yaşasın Tiyatro.
Mehmet Ali Alabora; "Dünyada ekonomik kalkınma gerçekleştirmiş ülkelerde sanat kurumları vardır. Bu kurumlar önemlidir. Bu kurumları dünyadaki örnekleriyle nasıl aynı seviyeye getirmeyi tartışmamız gerekiyor. Herkes için olduğu gibi benim için de burası çok önemli. Ben burada var oldum. Annem babam tiyatroda tanıştı. Annem beni karnında taşırken tiyatro sahnesinde oynuyordu. Biz hep buradaydık. Yine burada olacağız"
Orhan Alkaya; "Uzun bir geceye başlıyoruz. Biz tiyatrocular insanlık tarihinin mirasından geliyoruz. Korkacağımızı mı sanıyorlar"