28 Ağustos 2015 Cuma

!

Ay şunu giyersem ahmet beğenir mi?
Dur böyle söylemeyeyim mehmet hoşlanmaz.
Yaa neyse ben şimdi bunu belli etmeyeyim ali üzülür.

Cık cık cık! Çok yanlış hareketler bunlar.
Zaten senden hoşlandıysa, sen senken hoşlandı :D O yüzden erkekleri düşünerek hareket etmek yok. Biz olduğumuz gibi en güzel halimizdeyiz, gelen böyle gelir gelmeyen de siktirip gidebilir.

17 Ağustos 2015 Pazartesi

Eleştiremiyor sanız, eleştirmeyi bilmiyorsanız sanırım hepinizin sonu aynı bebeklerim :D

Şimdi düşündüm de, bana bazı arkadaşlarım eleştiri kabul etmediğimi söylerler ve ben de şiddetle "Ne demek kabul etmiyorum?" diye çıkışırım :D

Şunu fark ettim, eleştirirken kişiliğime saldırıyorlar; ben de buna katlanamıyorum. Sadece saldırı var, öneri yok.

Acımasız eleştiri! Evet artık seni de hayatımda tutmamaya karar verdim. Sağdan lütfen.

Hadi öperim.
N. 

14 Ağustos 2015 Cuma

Erkeklerle ilişkilerim (Erkekler ne ister?)

Erkeklere ne yaptığım konusunda hiçbir fikrim yok ama totalde elim boş olduğuna göre yaptıklarım çok da işe yaramıyor.

Şöyle söyleyebilirim,

1- Anlamaya çalışan bir insanım, karşımdaki erkeği de anlamaya; derdini sıkıntısını sevincini paylaşmaya çalışırım.

2- Dinleyen bir insanım,  hem de yargılamadan; yani rahat olmasını sağlarım, bana anlattıklarını üç beş gün sonra yuzune söylemem hatta hiç söylemem; paylaştığı anda kalır.

3- Güvenirim, benim için; bana söylediği önemlidir; başkalarından duyduğum değil.

4- Kıskanmam, ufacık minicik şakalarla takılabilir belki biraz bozulabilirim bazen ama kıskançlık çok farklı bir şey ve onu kesinlikle yapmadım yapmam da.

5- Rahat bırakırım, dip dibe ilişki olmaz, nefes almalı; farklı insanlarla bir şeyler yapmalı sonra da birbirini özlemeli insan daha bi sıkı sarılmak için belki; yani sıkmam işte kısacası.

6- Değer veririm ve bunu gösteririm, prens gibi hissetse fena mı olur, zaten yanındaysam benim için öyle gibidir. Verdiğim değeri ve sevgiyi de göstermeyi severim.

Bunlara rağmen gördüğünüz üzere kaldırılıp öylece bırakılmış pipi gibi yalnızım ve anlam veremiyorum olan bitene.


Nedenini düşünüyorum, hatta birlikte düşünelim, yardım almak iyi gelebilir.
Hadi öperim.
N.

11 Ağustos 2015 Salı

Genç Bir kız / Dan Franck 'Une Jeune Fille'

Hediye aldım, bir kitap. 'Genç bir kız' şeklinde çevrilmiş orijinal ismi 'Une jeune fille'.

Başta çok da ilgimi çekmedi, sadece arkadaşım gerçekten okumamı istediği  için okuyacaktım. Başladım; nasıl bittiğini hatırlamıyorum, ağlaya ağlaya bitme diye sarıldım kitaba.

Sinemasal bir dille yazılmış, Luca ve Anna'nın efsane aşkı. Koca bir hayatı resmen yavaşlatılmış, ağır çekimde aynı zamanda müthiş bir hızla okuyorsunuz; nasıl anlatacağımı bilemedim ama okuyunca anlayacaksınız. Şu fransız filmlerinin en büyük acıları, sevinçleri vs akıl almaz bir sükunetle ağır ağır anlatması ve o sükunetin içinde hayatın hızla geçmesi gibi, galiba yine anlatamadım :) en iyisi anlamak için okuyun.

Paris'te miyiz şuan? yok sanırım Leningrad'tayız; hayır trendeyiz? Şuan nerdeyiz biz diye dönüp dönüp sayfalarını defalarca kontrol ettiğim kitap. Hani HIMYM bittiğinde hissettiğim, göre göre boşa yaşanmış bir hayatı tekrar görmek yıkmadı beni desem yalan olur. Cesaret edip birbirlerine olan aşklarıyla hayatlarını birlikte yaşamaya karar verseler.. Bilemiyorum, ben de mi böyle olacağım?ı sorgulattı bana yeniden. Başkasına aşık, fakat bambaşka bir hayatı yaşayan..

Anna, Luca'ya;
"İçimde iki şehrin olduğunu ve bu ikisinin birbirine karıştığını hissediyorum. Paris ve Leningrad. Seninle beraberken, Leningrad içimi kemiriyordu, evet kemiriyordu çok doğru bir ifade, ama burada, Paris öksüzüyüm."

Luca: ".. her perşembe öğleden sonralarını hatırladığında veya Anna'yı düşündüğünde, geri getirilemeyecek bir kaybın acılarıyla dolu yılların kaçınılmaz geçişinin taşıdığı melankolik bir pişmanlık duyuyordu"

Ve 'Bir genç kız' hiç de tahmin ettiğiniz gibi bitmiyor, Bitişiyle ilgili en ufak bir ipucu bile yok.

Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.
Seygiyle kalın.
N.

7 Ağustos 2015 Cuma

Nasıldı? soldan gidebilirsiniz

Bir rüya gördüm. Çok güzeldi. Sen vardın ve o kadar mutluydum o kadar huzurluydum ki. Sonra uyandım. Kalbimin üzerine hayli ağır bi taş koymuşlar gibi hissettim, daha çok hissettim.

Rüyaları hep işaret olarak görmek istedim, öyle olduklarına inanmak için zorladım kendimi. Hadi tatlım kendini kandırmanın hiçbir anlamı yok. Biliyoruz ki bilinçaltında ne varsa rüyalarımız da onlar oluyor, yani gelecekten bir işaret değil senin ruhunu kemiren şeylerin ta kendisi rüyaların.

Tabi ki de sarılıp uyumak, bedenimi saran kollarında olmak, tatlı dudaklarına minik öpücükler kondurmak istiyorum. Ama rüyalar! soldan s. gidebilirsiniz, size inanmayı seçtiğim vakit bitti.


Hadi öperim.
N.

4 Ağustos 2015 Salı

Kararlar hakkında

Nasıl anlatayım, daha önce hiç yaşamadığım bir şey bu. Ben hep net kararları olan biriydim, kötü kararlar da olsa bunlar. Şuan önümü o kadar göremiyorum her şey o kadar netsiz ki..

Belki tek bir konu olmuştur eskiden bir süre netsiz olan, aşk ya da iş ya da arkadaş ne bileyim başka birçok konuda, ama şu an her şey netsiz. İşin kötüsü, bu duruma neden olan ben değilim.

Bazen ne kadar kötü olduğunu düşünüyorum benim için, müthiş bir boşluk, müthiş bir bulanıklık. Nasıl anlatayım, evreni değil de beyninizle hep olduğunuz o güzel hayallerin olduğu bölgeyi düşünün, her yer gri, hiçbir şey görünmüyor ve siz sadece öylece boşlukta asılısınız.

Sonra duruyorum, al işte Nadya diyorum; sakinlik; huzur dışında hayatında hiçbir şey yok, keyfini çıkar. Gözlemle, yavaşla, insanları tanımaya çalış.

Önümde sabırlı olmam gereken bir koca yıl daha var ve sağlıklı.

Hadi ufak konular yine halledilir ama hayati önem taşıyan konularda vereceğiniz kararları en az bi beş on kere düşünün sonra böyle uğraşırsınız senelerce.

Dağılın şimdi
N.

31 Temmuz 2015 Cuma

Erkeklerden söz ediyorum

..sonra durup şunu diyorsun, ne değişti? Hep aynı şekilde olageldi. bundan sonra değişirse... Eh! kendi bilir.

Vardılar! Gittiler! Sonra tıpış tıpış geldiler!  Peki değişen ne? Hiç. Zamanında gelmiyorsan, ha gelmişsin ha gelmemiş..

Ekime kadar o zaman.
Olmadı! yine ekime kadar :D

Öperim.
N.

27 Temmuz 2015 Pazartesi

Beyazlayan saçlar

Saçlarımda on ya da on beşe yakın beyaz var, göremediğim yerlerinde belki daha fazla ve bunlar son bir yılda oldu. Bir ilişkiyi bitirmeye çalışırken ve bir yenisi öncekinin yanlış kararları da olsa olur mu acaba diye endişelenirken. Endişelenirken, suçluluk duyarken ve daha çok endişelenirken..

Daha önce de benim önemli zannettiğim kalp kırıklıklarım oldu, hatırlamakta bile güçlük çekiyorum; onlara da üzüldüm, ağladım kendimi hırpaladım. Ama saçlarım beyazlamadı. Neden şimdi?

Derinlemesine mi düşünüyorum? Bir tel saçımın beyazlamasına neden olacak kadar mı önemli bu adam(?). Bi saniye! benim endişem kendi hayatım üzerine odaklı. Peki neden endişeleniyorum. Biri zaten bitecek maksimum bir yılı var, sike sike bitecek. Diğeri? Hayatımın ilerleyen noktasında olması bu kadar mı önemli? Ve bu önem zannettiğim şey yüzünden saçımı mı beyazlatacağım? Hangi kişi tek bir tel saçımın beyazlamasından daha önemli? Hiçbiri.

Böyle böyle kendine güvenen o sağlam kadını daha da sağlamlaştıracağım.

Tek bir tel saçımdan daha değerli hiç bir erkek yok.
Hadi selametle.
N.


Dipnot: Valla ah etmiyorum ama ne bileyim bir gram hakkımı bile helal edesim yok, hatta haram zıkkım olsun. Doğru mudur bilemem ama hani alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste diyolar ya, bana yaşattığın ve yaşatmaya devam ettiğin, hayatımın gidişatını etkileyen, kalbime senin yüzünden ket vurduğum her şeyin acısı çıkacaksa daha da aheste aheste çıksın piliis hatta, slov moşıında böyle iyice aheste aheste çıksın, kanırta kanırta; (Pardon diyemeyeceğim valla) sike sike çıksın. Ayaklarımın dibinde ölsen , sadece seyrederim, yok hatta onu da yapmam arkamı dönüp giderim.

22 Temmuz 2015 Çarşamba

Acı, zevk ve güç hakkında.

Acılara bakıyorsun, bir süre sonra geçiyor.
Kafanı başka yöne çeviriyorsun, bakmışsın bir süre sonra orda da acı oluşabiliyor.
Lan insanız biz. hep mi güzel geçecek, hep mi aşkla, hep mi sevgiyle..

30 una az kalmış bir kadınım, bakıyorum ki bana zevk ve acı veren her şeyle yoğuruluyorum. geçmişe göre şöyle bir farkla, zevk aldığım şeylerden dibine kadar alıyorum; acılar ise, çabuk geçiyor; çünkü biliyorum uzun sürmeyeceğini ve hayatıma devam ettikçe asırlaarca uzakta kalacaklarını.

Güçlü müyüm?

Güç daima tehlikedir,
Kötü şekilde etkiler;
Harika bir şekilde yozlaştırır.
Hiçbir zaman güç istemedim,
Güç sadece onu yerden almak için,
Eğilmeye hazır olanlara verilmiştir.

..
Öperim
N.




Sorunların halledilmesi hakkında.

- Mesajla.
- Mesaj mı?.. insanlar problemlerini yüz yüze konuşmalı.

Güven problemi

- İnsanlara güveniyor musun?
- Kendime güveniyorum. 

5 Haziran 2015 Cuma

Kürtler hakkında

Ben Bulgaristan göçmeniyim. Türküm, iskan politikasıyla; avrupada alınan topraklara yerleştirilen isyankar Karamanoğullarından.

Beş yaşıma kadar Varna'da yaşadım. Genelde oradaki Türkler batıda yaşarlar, biz doğudaydık; çok nadirdir oralarda Türkler. Biz çok olmasa da, annemler ve onların buyukleri müthiş zorluk çekmişler. Ben çok da farkında olduğumu zannetmiyorum türk olduğumu, zaten beş yaşına kadar türkçe bilmezdim, evde belki konuşulurdu ama benim tüm çevrem Bulgar'dı ve oradaki birçok şeyi hatırlamama rağmen türkçe konuştuğumu hiç hatırlamam. Türkçeyi Türkiye'ye gelince öğrendim.
Bu arada en az beş yılda bir gidiyoruz oraya, çift vatandaşız hala orda haklarımız var, toprak sahibi olabiliyoruz, iş kurabiliyoruz, emekli maaşı alanlar var, oy kullanabiliyoruz; seçimlerde mesela türkiyenin belirli bölgelerine sandıklar geliyor ve biz de oradaki türk partilere oy atıyoruz oradaki vatandaşlarımızın haklarını korusunlar diye. Tatile gittiğimizde bize garip garip baktıklarını seziyoruz türk olduğumuzu anladıkları için, ortalıkta türkçe konuşan çok ama batı bölgelerde yani türklerin çoğunlukta olduğu bölgelerde; gerçi orada da devlet dairelerinde hatta marketlerde bile türkçe bilmelerine rağmen konuşmaya çekiniyor insanlar. Varna'da devlet dairesine gittiğinizde bulgarca birşeyler soruyorlar mutlaka, cevap bekliyorlar; dili bilmediğinizi farkedince köpürüyorlar, "hem dilimizi bilmiyorlar hem bizim vatandaşımızlar, atmak lazım bunları vatandaşlıktan" falan diye, hiç sesimizi çıkaramıyoruz tabi, çünkü annem ve babam orayı vatanları biliyor ve vatandaşlığından çıkmak istemiyorlar, çocuklukları orda, gençlikleri, hayalleri..

Neye benziyor anlattıklarım? Türkiyedeki kürtlere mi? Ama onların pkksı var diyeceksiniz, evet asla onayladığım ve hoşlandığım birşey değil, biz her şeylerine boyun eğdik bulgarların; haklarımızı aradığımızda katledildik. Dağa falan çıkmadık, onlardan insan öldürmedik, çocuk, kadın, yaşlı vs; belki çatışmalar olmuştur tabi ama derinini bilemem o kadar araştırmadım; tabi biliyorsunuz her millet kendini sütten çıkmış ak kaşık olarak tanıtır, kötü şeyler olsa da türkler anlatmazdı bunu.

Belki bi 7-8 yıla kadar kürtler konusunda astığım astık kestiğim kestiktim, sonra ne kadar ortak yönümüz olduğunu gördüm ve utandım kendimden düşündüklerim için. Haklarının olmadığını insanca yaşayamadıklarını söylediklerine sahit oldum biçok kez ve şiddetle karşı çıktım, elektriğinizi bile biz ödüyoruz diye, evet biz ödüyoruz doğru söylüyorum ama yürürlerken veya kendi aralarında kürtçe konuşurlarken falan öyle bir bakıyoruz ki bu bile kendilerini aşağılık hissetmelerine, bu ülkede insan gibi yaşayamadıklarını düşünmeye yeter de artar bile.

Hdp ye oy vermeyeceğim, akpye asla, mhpye de vermeyeceğim, chpye de vermek istemiyorum; hiçbirini hakikaten desteklemiyorum; güvenmiyorum hiçbirine gerçi dürüst olsalar politikacı olmazlar ya neyse.

Demem o ki biraz sakin yaklaşın olaya, geçmişte çok şey oldu evet unutamıyoruz, affedemiyoruz haklısınız; onlar da bizi affedemiyorlar belki ama napalım olanla ölene çare yok biliyoruz ki. Hepimiz insanız ve insanca yaşamaya hepimizin hakkı var, temsil edilmeye hepimizin hakkı var.

Lütfen, birbirimizi başkalaştırmayalım, hepimize yetecek kadar toprağımız var.

19 Mayıs 2015 Salı

Yırtık don muhabbeti

Ya yeni böyle dantelli mantelli seksi bi çamaşır alıyosun tamam mı, bin bir türlü hayalle falan; içinde çok seks göründüğünü düşünüyorsun; hayır iyi de para veriyosun dona yani. Allahın cezası tualetini yapıp çekerken kendilerini, çok sevgili parmaklarından biri danteline giriyor ve..  O anki hisleri nasıl anlatabilirim bilemiyorum.

Ben de günlük ped kullanan bir şahıstım sene başına kadar, sonra farkettim ki böyle penye ama eski bir ton donum var, yenilerini giymeye fırsat bile bulamıyorum. Karar verdim, günde iki tane falan değiştiriyorum eskisinler, yırtılsınlar, yıpransınlar da artık onları atıp yenilerine geçeyim diye. Anacım bi bok olmuyo hiçbirine. Hayır bi tane o dantelli efsane donlardan birini giymeye kalksam anında yırtılır bunları sene başından beri deli gibi giyiyorum, bişey olsun biri ya. Bişey olsun, atayım artık. Bıktım.

29 Nisan 2015 Çarşamba

Ölüm

Bu konuda hiç yazmadım sanırım.

Ben amcamı çok severim. Belki fiziki olarak çok vakit geçirmedik ama ruhsal olarak oldukça bağlıyımdır ona.

Bir salı akşamı fotoğraf dersinden çıktım, tesadüf olarak en yakın arkadaşlarımdan biriyle buluştuk ki cidden dışarıda buluşma işini çok nadir yaparız. Güldük eğlendik. Eve yaklaşınca abisi bizi almaya geldi, hala gülüp eğleniyoruz. Telefonum çaldı, arayan annem. Eve gelmemi istedi. Geç geleceğim dedim. Israr etti. Biraz geç kalacağım diye üsteledim. Amcan dedi. En son biri hakkında bunu söylediğinde "Gülşen ablanın bebeği.." bahsettiği varlık hayatını kaybetmişti. Korkup, noldu amcama dedim. Söylemedi. Üsteledim, noldu amca dedim. Sakin ol, dedi. Sonra kiminle nerde olduğumu sordu, belki de güvende olup olmadığımı öğrenmek içindi. Söyledim. Anne ne oldu amcama söylesene diye yükselttim sesimi. Sakin ol, amcanı kaybettik dedi.

AMCANI KAYBETTİK. AMCANI KAYBETTİK. AMCANI... AMCANI KAYBETTİK. KAYBETTİK.. KAYBETTİK.. YANKILANDI, SONRA DAHA ÇOK YANKILANDI..

O akşam Zü ve Ali olmasa napardım bilmiyorum..

Bilirsiniz, Sizin hiç babanız öldü mü? Der efsane bir şiirinde Cemal Süreyya.

Sizin hiç amcanız öldü mü?
Benim bir kere öldü, kör oldum.
Yıkadılar, aldılar, götürdüler;
Amcamdan ummazdım bunu,
...

Amca! Nasıl gittin? Nasıl gidersin?

Seni seviyorum. Canın yeğenin.
N.

Dipnot; İçmeyin! içki sirozdur, siroz ölüm.

27 Nisan 2015 Pazartesi

Acı ve mutluluğun döngüselliği hakkında

Çok hoş olmayan bir dönem atlattım(sayılır) hayatıma etkileri maalesef ki hala devam ediyor, resmi bir durum var o da hallolsa güzel bir döneme geçiş yapacağım.

Kendi kendime hep takardım, ay ben mutlu olmayacak mıyım, ay zart ay zurt diye. Son bir yıldır her şey güzel olcak vs gibi laflarla kendimi avutuyordum. Meğer avutma falan değil bu düpedüz kandırma imiş. Çünkü;

"Modern insan mutluluk hedefiyle yasiyor. Hic gerceklesmeyecek bir yalan. Cunku hayat, acilarin ve iyilesmelerin, yaralanmalarin ve ayaga kalkmalarin birbirini dongusel olarak takip ettigi bir butun."

diyor terapistin biri. Valla düşününce oldukça da haklı.

Hayır öyle ya da böyle bir acı bir mutluluk, bir yıkım bi toparlanma vs olacaksa neden üzülüyorum lan ben?

Hadi biraz daha güç. Yüzdüm yüzdüm kuyruğuna geldim gibi, hadi bebeğim biraz daha güç. Bak hiç kimse, hiçbir şekilde öğretemezdi sana bunları, hadi biraz daha sabır.

Öperim güzel ruhumu.
:*
N.

Canım kelimesinin benim için önemi hakkında

Canım kelimesi benim için çok değerlidir. Ağzımda laçkalaştırdığım bir kelime olmamıştır, gerçekten canımdan gördüğüm canım kadar değer verdiğim insanlara söylerim(dim, bunca insanla sürekli yakın ilişki içinde olduğum bir işim olmadan önce)

Biriyle karşılaşırım;
O- A, N. canım nasılsın?
Ben- Aaah (*adı neydi bu kızın? adı neydi? neydiii? off, ya neydi adı?) Canım ya, iyiyim sen nasılsın?

Kızın adını bir türlü hatırlayamam ve götü toparlamak için canım deyiveririm.

Hadi ilki yine iyiydi, geçenlerde kardeşimle birlikteyken bi arkadaşla karşılaştık;

O - Merhaba N.ciğim nasılsın?
Ben- İyiyim (*siktir ya, allahım adı neydi, çok iyi tanıyorum kızı o kadar muhabbetimiz var, adı neydi?) canım sen nasılsın?
O- iyiyim ben de, arkadaşın mı?(kardeşimden söz ediyor)
Ben- Kardeşim, (tanıştırmaya kalkıyorum, deli cesaretiyle; halbuki hala hatırlayamadım kızın adını) bu benim H.; kardeşim bu da arkadaşım (..... yarım dk adını düşünüp kendimi rezil ederim) hani sarı bi kuşu var babası balkondayken böyle böyle yapıyodu ha işte bu o kız.

Resmen kızın adını unutup, kardeşime kuşlu kız diye tanıştırdım kendisini, hayır kuşlu arkadaşım de bari, kuşlu kız ne lan? Hayır sen hatırlayamayıp boka saran olayı canım diyerek toparladın tamam da neden tanıştırmaya kalkıyosun kardeşinle?

Çok insanla muhattap olmaya başladığımdan beri insanlara canım derken acayip suçluluk duyuyorum, kelimenin bende anlamı bambaşka çünkü ve o anlam kesinlikle onlarda yüklü değil.

Bu arada Hacercim seni kuşlu kız olarak tanıttığım çok çok özürlerimi sunuyorum.

Öperim.
N.

*İç sesimin söyledikleri

26 Nisan 2015 Pazar

Beklenti hakkında

Benim bir ritüelim vardır. "Az beklenti, çok mutluluk." Sonra daha da fazlası olarak, "Sıfır beklenti." (bu bile bir beklenti değil mi?)

Tecrübeyle sabitlenmiştir, böyle bir şey namümkün maalesef. Uzun yıllar bunu gerçekleştirebilmek için uğraştım; işin acı tarafı gerçekleştirebildiğime de inandım. Büyük beklentiler içindeyken bile, bi beklenti içinde değilim yalanını söyledim kendime; istem dışı.

Lan! Beklentisiz hayat mı olur? Beklentilerin olmasa nasıl bir işi yapmak için uğraşacak şevki bulacaksın kendinde?

Hay ya! Tamam halletçez. Biraz daha uzasın şu polyannacılıktan gerçekçiliğe geçiş de.

Hadin selametle.
Öperim.
N.


24 Nisan 2015 Cuma

Kırk yıllık kefalim böyle GÖT görmedim

Hadi biraz kefalim cidden, insanların söylediklerini doğru kabul ediyor, onlara inanmayı tercih ediyorum. Ulan tamam da salaklık dönemimi atlattığımı da düşünemiyor musun? Hayır ben hiç mi kimseden öğrenmeyeceğim, ulan onca tanıdıktan bi tanesi bile mi söylemeyecek gelip bana? Ha?

Allahın götü! Onca konuşup konuşup nasıl gelip bana canım cicim yapıyon lan? Suratına bakarken sana katlanamadığımı ifade edemiyor muyum? Zor tutuyorum kendimi. Ağzının ortasına geçirmemek için dişlerimi nasıl sıktığımı da mı farketmiyosun? Ulan bu kadar mı salak yerine koyuyorsun beni?

Hayır ne var lan benimle alıp veremediğin, ne abuk subuk konuşuyosun dicem; inkar edip edip o mu dedi bu mu dedi diceksin. Ben bunu yapar mıyım, sana hep yardım etmedim mi diceksin. Benden bekliyo musun diceksin, ay tutup bi de ağlarsın da sen; ben çok hassasım da bilmem neyim de deyip. Psikolojinin ne kadar bozuk olduğundan ailevi sorunlarından girer bir de güzel kıvırırsın. Masaya çık masaya!

Ulan varya o kadar alamıyorum ki hırsımı :@

Salak değilim, salağa yatıyorum.

Hadi selametle.

Dipnot: Zü, neye bu kadar tepki verdiğini anlamamıştım. Yazarken durumun benzerliğine ben bile şaşırdım. Özelden mesaj atarsan kim hakkında konuştuğumu yazcam. Bu GÖTle Alinin zerre kadar ilgisi bile yok hatta. 

22 Nisan 2015 Çarşamba

Göt


Ah! Siz hayatınızda böyle göt gördünüz mü?
Lüle saçları arasında saklı kurnaz aklı,
İlim, irfan; sorsan hepsi onda saklı. 

Haspam
Sadece her şeyde o haklı. 
Madem atacaksın, yalan yanlış 
Anlattığın insanlara bi bak
N. elbet bir gün duymuş olacak.

Arkadaş ayağı göt ayağı

Size zarar verecek insanlar uzağınızdan değildir. Sizi tanımayan etmeyen bi insanın sizinle ne alıp veremediği olabilir ki?

Böyle götleri iyi tanımanız lazım ve hayatınızdan uzaklaştırmalısınız onları, enerjinizi ve şevkinizi alırlar. Onlarla ilgili sinirlenip köpürerek geçireceğiniz vakitte daha iyi şeyler yapabilirsiniz.

Gereksiz kendini öven, bi sik yapmazken kendini yapıyormuş gibi gösteren, alttan alttan sizi aşağılar gibi konuşan insanları SİKTİR EDECEKSİNİZ hayatınızdan.

Haddini bil pezevnk herif.

Hadi selametle.
N.

20 Mart 2015 Cuma

Yalnızlığın keşfi - Paul Auster

Sebahattin Ali'nin Kürk Mantolu Madonna'sı nasıl etkilediyse bu kitap da beni öyle etkiledi.

İki bölümden oluşuyor, "Görünmeyen bir adamın portresi" ve "Anı Kitabı"..

Auster; babasının ölümünden sonra, onunla yaşadıklarını, onun davranışlarından nasıl etkilendiğini müthiş bir dille anlatıyor. Benim çocuğum olursa onu nasıl yetiştiririm korkum zaten vardı, fakat bunu daha çok arttırdı.

" Beckett 'Alışkanlık öldürücü bir şeydir' der. Zihin somut belirtilere tepki göstermezse, duygusal belirtilerle karşı karşıya kalınca ne yapar?"

"Ölmüş bir adamın eşyalarıyla yüz yüze gelmekten daha korkunç bir şey olmayacağını öğrendim. Eşyalar cansız şeylerdir: Yalnızca kendilerinden yararlanılan yaşamdaki işlevleriyle anlam kazanırlar. O yaşam sona erince, aynı kalsalar bile, yine de değişirler. Hem vardırlar, hem yokturlar; Artık ait olmadıkları bir dünyada kalıp yaşamaya mahkum olan somut hayaletlerdir. Örneğin, artık gelip kapıyı açamayacak bir adamın yeniden kullanması için sessizce bekleyen bir dolap dolusu giysi için ne düşünülebilir ki?"

"Başka birinin yalnızlığına girmenin olanaksız olduğunu anlıyorum. Bir başka insanı az da olsa, tanıyabileceğimiz doğruysa, bu ancak o kişinin kendini tanıtmak istediği ölçüde gerçekleşebilir. Birisi: Ben üşüyorum, diyebilir. Ya da hiçbir şey söylemez, biz onun titrediğini görürüz. Her iki durumda da onun üşüdüğünü biliriz. Ama ya adam ne bir şey söylüyor, ne de titriyorsa?.."

'"Düşgücü etkinliğinin ilk izlerini mutlaka çocuklukta aramamız gerek. Çocuğun en çok severek ve kendini vererek yaptığı iş oyundur. Belki de her çocuğun oyun oynarken düşgücü güçlü bir yazar gibi davrandığını, kendine bir dünya yarattığını, ya da daha doğrusu, kendi dünyasındaki şeylerin yerini değiştirip onlara yeni bir düzen verdiğini söyleyebiliriz.. Onun bu dünyayı ciddiye almadığını düşünmek yanlış olur; yam tersine, oyunu çok ciddiye alır çocuk ve oynarken oldukça fazla kullanır duygularını." Freud

"Bu iki köpek benim ağabeylerimdir" demiş ikinci yaşlı adam. "Bu katır benim karımdır", demiş üçüncüsü. Bu başlangıç cümlelerinde tasarımın özü yatmaktadır. Çünkü bir şeye, gerçek dünyadaki gerçek bir nesneye, bir hayvana örneğin, bakıp da onun şuanda olduğundan başka birşey olduğunu söylemek ne anlama gelir? Her şeyin çifte yaşamı olduğu, hem dünyada, hem de zihnimizde bu yaşamlardan herhangi birini yok saymanın o şeyi iki yaşamda birden öldürmek olduğu anlamına gelir.'

Orhan Hoca'dan aldım okumak üzere ama en kısa zamanda edinip tekrar okumalıyım.

Belki tek bir cümlesi üzerine saatlerce düşünmeniz gereken bir kitap. Şiddetle tavsiye ediyorum. Okuyunuz.

Sevgiyle kalın.N.




20 Şubat 2015 Cuma

2015 senden neler istiyorum bi göz at bebeğim :)

Ne mi istiyorum?

1- Huzurlu bir iş ve aile hayatı istiyorum.
2- Az ve samimi olan çekirdek çevremle bağlarımın kuvvetlenmesini istiyorum; onları daha iyi anlamayı ve onlar tarafından daha iyi anlaşılmayı istiyorum.
3- Paramı kesinlikle alarak en geç nisan sonuna kadar boşanmayı diliyorum hem de tüm kalbimle.
4- Mantığımı kalbimi ve ruhumu ele geçirecek aşkı istiyorum, ayakları yere basan ve tutkulu bir aşk.
5- Dişlerime hazirana kadar tel taktırmayı istiyorum.
6- Haziran'da Bükreş'e gitmeyi istiyorum.
7- Mayıs'ta yamaç paraşütü yapmak istiyorum.
8- Bu yıl 30 özel gün çekimi hedefi koyuyorum en az onu gerçekleştireceğim.
9- Sezon sonu bir adet Nikon D800 almış olmayı istiyorum.

Hadi sağlıcakla.
N.

23 Ocak 2015 Cuma

448. Kayıt - Stickman'den özendim :D

Allah belamı versin yaşadığımı hissediyorum ya. Evlenen aklımı sikiyim çok pardon ama.

Resmen neşemi, yaşama sevincimi, insanları sevebilme yetimi, yalnızlıktan aldığım hazzı, ağız dolusu attığım kahkahaları, bağıra bağıra söylediğim şarkıları, ruhumla hissettiğim sevişmeleri öldürmüş göt. Şimdi de ben onu öldürdüm :D

Evlilik öldü yaşasın hayat! :D
Öperim gözlerinizden.
N.

Dipnot: Stickman daha askerde misin sen ya? Dön artık.

1 Ocak 2015 Perşembe

Ölüm korkusu nedeniyle dine sarmak hakkında.

Bugün 60'ına merdiven dayamış zamanın delikanlılarından olan bi amcayı gördüm, bilin bakalım napıyordu. Tabi ki namaza yetişmek için camiye koşuyordu. Afalladım!

Biz ilköğretimde bütün duaları bilirken bu ve tayfaları kelimei sahadeti bile bilmezdi. Şuna karar verdim insan yaşlandıkça ölüm korkusu bürüyor ruhunu. E dürüst bir hayat geçirmediyse bok bok işler peşinde koştuysa da yusuf yusuf tabi.. Gelsin dualar, gelsin tövbeler.. Sonra vay efendim hristiyanlarda günah çıkarma var; e müslümanlarda da var kardeşim işte.

 Affet allahım onun için affet bunun için sen bağışlayansın affedensin vs vs. Hadi böyle bi sistem var diyelim, tamam canım ya sen şu yetimin hakkını bu şekilde yemiştin ama dur ben seni bağışlayayım mı desin?

Yaparken düşünün kardeşim yediğiniz bokları. Sistem sizin sandığınız gibiyse ve tanrı ihtimal verdiğiniz kadar bağışlayıcı değilse sıçtınız, haberiniz ola.

Yeni yıla da böyle bi konuyla başladım ama idare edin artık :)

Hadi öptüm.
N.

İyi seneler dilerim.

Lanet 2014 bitiyor sonunda.
Tabi ki batıl bir şey biliyorum ama ister istemez seviniyorum.

Garip bi bakışım var yıllara, takvimlerdeki günleri tek tek adımlıyor gibi hissediyorum kendimi; takvim bitince de hoop diğer yıla atlıyorum. O nedenle yılları süreklilik arz eden bir şeyi yaşıyormuş gibi değil de bitip yeniden başlayan bir şeymiş gibi yaşıyorum. Velhasıl kelam bu düşüncem 365 günü bir bütün olarak hissedip bittiğine de sevinmemi sağlıyor.

Yeni bir yıla adım attık, e hadi şerefe o zaman.
Öperim.
N.