Ne kadar kasvetli, berbat bi gün.
Bütün bulutlar toplanmış ve hep birlikte kararmışlar, beni de karartıyorlar. Güzel bir gün ölmek için. Esen rüzgar tenine dokundukça için olduğundan çok daha fazla ürperiyor, sanki evrenin bir yerinde varlıklar toplu intihar ediyor ve gökyüzü de onlara eşlik ediyor. Ardından yağan yağmur aslında o varlıkları kaybetmiş olmanın ne kadar acı olduğunu haykırıyor, yapmayın dercesine ağlıyor yağmurlar ama nafile.. Rüzgar gittikçe sertleşiyor, yönlerini değiştirip düşüşlerini geciktirmek için intiharcıların ama yettiremiyor gücünü; çünkü ağır insan eti. O eti taşımak da ağır, o kadar gücü yok esen sonra fırtınaya dönüşen rüzgarın..
Ne berbat, ne iç karartıcı bir gün. Ölüme ne kadar sürüklüyor insanı; ne kadar yakın hissettiriyor ölümü insana; ne kadar dost canlısı ve kucaklayıcı. Sanki milyarlarca insan arasında kucak açacak tek bir varlığın olmadığını kanıtlarcasına, sessiz; sakin ve huzurla kucak açıyor.
İnsan oğlu nasıl çaresiz, nasıl güçsüz böyle havalarda. Öyle heybetli ki gökyüzü, yağmur, rüzgarlar; güçlerini sergiliyor ve senin aslında bir sıçandan farksız olduğunu nasıl hatırlatıyorlar sana. Sen bir sığıntısın. Günün birinde ölmeye mahkumsun ve vücudunu yiyen böcekler kadar bile değerin kalmayacak. Haddini bil. Doğaya meydan okumak ne senin işin ne de diğerlerinin. Doğa istediği sürece yaşarsın. İstemese çoktan ölmüştün ve istemezse hemen ölürsün.
Bütün bulutlar toplanmış ve hep birlikte kararmışlar, beni de karartıyorlar. Güzel bir gün ölmek için. Esen rüzgar tenine dokundukça için olduğundan çok daha fazla ürperiyor, sanki evrenin bir yerinde varlıklar toplu intihar ediyor ve gökyüzü de onlara eşlik ediyor. Ardından yağan yağmur aslında o varlıkları kaybetmiş olmanın ne kadar acı olduğunu haykırıyor, yapmayın dercesine ağlıyor yağmurlar ama nafile.. Rüzgar gittikçe sertleşiyor, yönlerini değiştirip düşüşlerini geciktirmek için intiharcıların ama yettiremiyor gücünü; çünkü ağır insan eti. O eti taşımak da ağır, o kadar gücü yok esen sonra fırtınaya dönüşen rüzgarın..
Ne berbat, ne iç karartıcı bir gün. Ölüme ne kadar sürüklüyor insanı; ne kadar yakın hissettiriyor ölümü insana; ne kadar dost canlısı ve kucaklayıcı. Sanki milyarlarca insan arasında kucak açacak tek bir varlığın olmadığını kanıtlarcasına, sessiz; sakin ve huzurla kucak açıyor.
İnsan oğlu nasıl çaresiz, nasıl güçsüz böyle havalarda. Öyle heybetli ki gökyüzü, yağmur, rüzgarlar; güçlerini sergiliyor ve senin aslında bir sıçandan farksız olduğunu nasıl hatırlatıyorlar sana. Sen bir sığıntısın. Günün birinde ölmeye mahkumsun ve vücudunu yiyen böcekler kadar bile değerin kalmayacak. Haddini bil. Doğaya meydan okumak ne senin işin ne de diğerlerinin. Doğa istediği sürece yaşarsın. İstemese çoktan ölmüştün ve istemezse hemen ölürsün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yap