Bi kız kardeşim var biliyorsunuz, onun için yapamayacağım şey mevcut değil; dünya üzerinde beni onun kadar iyi anladığına inandığım bir tek şahsiyet bile yok. Henüz bu hislerimden emin olmadığım dönemlerde, hani havada yumrukların uçuştuğu dönemlerin bitiş aşamalarında, kardeşim de o ortamdayken biri bi soru sordu "Ölecekler ve üç kişiden birini kurtarma hakkın var, kimi kurtarırsın? -kardeşin, eşin ve çocuğun" O yaşın verdiği salaklıkla ve çocuk deyince aklıma hemen minicik bir bebek gelmesi; haliyle ona kıyamamam sebebiyle çocuğum dedim. Kardeşimin gözlerinde hala unutamadığım bir hüzün belirdi ki anlatamam. Olayın üzerinden çok zaman sonra kardeşim geldi ve bana; "O soruyu önce bana sorsalardı ben kardeşim derdim." dedi. Anlatmaya çalıştım ama nafile.
Bi dizi vardı bilir misiniz bilmem "Bizim Aile", hatta Mine Çayıroğlu'nun varlığını ilk defa o diziyle öğrenmiştim ve sanırım Toprak Sergen'in de.(DipNot: Orhan Veli'yi çok severim ve şiir okumaya bayılan bir insanım, onun şiirlerini de yüksek sesle okumuşluğum çoktur. Küçükken bi şiirine beste yapmıştım kendimce, hala bayılıyorum o besteme :D. Bigün o şiirin bestesiyle albüm yapmayı hayal ederdim küçükken, hem de çok. Şiir: "Pireli Şiir"di. Öğreniyorum ki Toprak Sergen benden önce davranıp çıkardığı albüme kendi bestelediği Pireli Şiiri koymuş, çok severim kendisini ama çok gıcık olmuştum o albümü benden önce çıkardığı için hatta fikrimi çaldığı için.) Hangi kanaldaydı dizi hatırlamıyorum ama okuldan eve koşarak gelirdim diziyi kaçırmamak için. İkiz kardeşler vardı, isimlerini isimlerini unuttum fakat görüntüleri beynime işlemiş vaziyette; biri gözlüklü biri gözlüksüz, gerçekte de ikizlermiş. Gözlüklüyü de çok severdim ama gözlüksüze hastaydım, kardeşiyle ikisinin sahnesi gelsin diye dua ederdim; bazen hiç oynamazlardı ve büyük hayal kırıklığına uğrardım.
Geçtiğimiz sezon bi dizi vardı artık bunu hepiniz bilirsiniz, Ezel. Bi karakter var, Tefo. Ay Yarabbim, o nasıl bir şey öyle? Kaşı, gözü, saçı, sakalı; mehvetti adam beni mahvetti. Çok entrikalı bi senaryosu vardı dizinin biliosunuz, her an her şey olabilirdi. Ben de her pazartesi akşamı; Tefo ölmesin diye dua eder ve oturudum tv'nin karşısına; çünkü senaryo sakat -Nitekim Tefo ölünce Ezel de bitti benim için, sadece son bölümünün son on dkkasını izledim daha sonra-. Adam mükemmel bir şey, deli cesareti var ve onun o hüznü insanın içini kemiriyor. Ah bi benim olsa dediğim çok olmuştur ama ne yapacağımı bilemezdim öyle bi adamı, sevgili yapsan olmaz; insan kıyamaz yanlış bir şey söyler kırarım o minik kalbini, uzaklaştırırım kendimden diye; en iyi yol onu abin yapmak. Ki ben öyle abi hasretine uzak bir insan da değilim hep çekmişimdir bu gereksiz, abisizlik acısını.
Gelelim bugüne. Bişeylere bakıyodum, ne olduğunu hatırlamıyorum bi anda Sarp Akkaya çıktı karşıma. Neeeeeeeeeeeeee! Yanındaki kim biliyor musunuz? Benim henüz 7-8 yaşlarındayken deli olduğum gözlüksüz :O Ağzım burnum birbirine karıştı sevinçten çünkü adamın ne adını biliodum ne dizinin ismini hatırlıodum ne de (Gerçi pek tv izlemiyorum, nerdeyse 17 yaşımdan beri takip ettiğim tek diziydi Ezel) tvde görebiliyorum kendini. Bir doldu gözlerim, bir sevindim ki anlatamam. Bütün çocukluk anılarım dizildi gözlerimin önüne. Sonra bi an düşündüm bunun Sarp'ın (".. insanlar hem sizi o zannediyorlar, hem de onunla çok yakın arkadaş olduklarını sanıyorlar" Gibi bir söz söylemiş kendileri, bakınız en yakın örnek burda. Ayıklanmayı talep ediyorum. Geç de olsa varlığınızdan çok önceden haberdar olduğumu öğrendim sonuçta :D) yanında ne işi var? İki araştırmayla ne çözdüm bilio musunuz? Meğer Sarp Akkaya benim gözlüklüm müş, yanındaki de Kaya Akkaya yani ikizi, yani gözlüksüz. Bi günde bi insanın bu kadar üstüne gelinmez ki kardeşim, kalbime mi indirceksiniz siz benim?
Bi insan hiç mi değişmez? Daha 7 yaşında hayran olduğu karakterin, görüntüde her bir zerresi değişmiş olsa bile gidip 24 yaşında yine aynı karaktere mi hayran olur, hem de o olduğunu bilmeden. O zaman Uğur Yücel’i komple değiştirip 20 yıl sonra önüme koysalar ben gene onun mimiklerine, ses tonuna, oyunu hissederek oynayışına hayran olacağım öyle mi? Sarp Akkaya, doğruluğundan emin değilim ama bi yerde sevdiği müzisyenleri saymış, arasında Eren Kazım Akay’da vardı :D Yok artık, bu adamın varlığından haberdar olan tek insanın ben olduğumu sanıyordum :D Bak bak bi de MFÖ var :D Orta okulun sonuna kadar bu MFÖ yü ben de tek kişi sanıyodum, canını sıkma Akkaya yalnız değilsin.
Ne biçim kıskandım, ikiz olmanın bambaşka bir şey olduğunu söylüyorlar. Ben de kardeşimle ikiz olsam ne mükemmel olurdu; büyüyene kadar hep döverdim onu :D
“Sarp A.:Eskiden olsa tartışmalarımız kavgaya giderdi. Ama yaş büyüdükten sonra...
Kaya.A: Kavga bitmezdi hatta. Sen beni ısırırdın, konu kapanırdı.”
Bizde de böyle oluodu di mi lem? Şişman Rambo! :D
Çok mu karıştırdım naptım bilmiyorum ama bir sürü duyguyu aynı anlarda hissedince demek böyle oluyor.
Gelin İzmir’e, bize de bir oyun oynayın da gönlümüz şenlensin.
Biricik kardeşime,
Sarp ve Kaya Akkaya’ya kucak dolusu öpücükler.
Sevgiyle kalın.
N.
harika bi yazı olmuş sarp akkayanın büyük bir hayranı olarak zevkle okudum yazını..
YanıtlaSilTeşekkür ederim :)
YanıtlaSil