Erkek cinsi ikiye ayrılıyordu benim için; maalesef abiler kısmı ve erkekler.
Maalesef abiler, zekası; kültürü; yaşam tarzı; samimyeti; sevecenliği; vücut yapısı; kaşı gözüyle, kahretsin neden kan bağım var dedirtecek seviyeye ulaşmış insanlar benim için. Onlarla sohbet etmek, oyun oynamak, film izlemek, içmek bu derece mi keyif verir bir insana. Sana hiç seni sevdiklerini söylemezler çünkü söze gerek yoktur, zaten bilirsin seni çok sevdiklerini. O kadar çok isterdim ki erkek cinsiyle abilerimin yer değiştirmesini ama maalesef işte.
Erkekler ise, illallah. İnsan hayatında, özellikle de kadınların hayatında hiç mi hiç olmaması gereken yaratıklardır. Sohbet etmez, kültürü uçkuru ile sınırlı, zekası uçkuruna çalışır, yaşayışı uçkurca.. Sana, ilk günler yahut ilk haftalarda defalarca seni çok sevdiğini söyler lakin kelimeleri ne düşünceleri ne de davranışlarıyla uyumludur. Sen gayet net anlarsın seni sevmediğini sana aşık falan olmadığını ama içindeki, saçma; diğerlerini geçiyorum ama ya bu doğru söylüyorsa düşüncesinden kopamazsın. “Yok yok, bu kesin seviyor.”…. Hoppala, ee hani seviyodu? Sohbet ediyo mu senle, ortam ayırt etmeden sana herkesin yanında aynı mı davranıyo, aptal değilsindir; aptalsan bile şimdiye kadar yaşadıklarından öğrenmiş olman gerek değerli yahut değersiz olmanın nasıl bir şey olduğunu, sana değer veriyo mu? Düşüncesini, kalemini, kağıdını, ekmeğini, suyunu; lafını bile etmeden paylaşıyo mu seninle? Hayır. Öldün mü erkeksizlikten? Arkana bile bakmadan çekip gitsene, birazcık güven kendine. Abim bana çok değerli bir şey söylemişti, “Bigün bi erkek seni terk ederse; tabi umarım bunu yüzüne söyleme cesareti vardır; ona asla nedenini sorma, tamam de geç. Üzüntüden ölsen bile sakın hiç birşey sorma, söyleme; o adam sana er ya da geç döner.” Abim bana her daim doğruyu söyler, tecrübeyle sabit.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum yap