
Sanırım sekiz yıl önceydi son gelişim buraya yine bugünkü gibi bir şampiyonluk maçı oynanıyordu; gs-bjk kaybeden bizdik ve beni ağlatana kadar uğraşmışlardı sonra da ben o tahta salıcakta hüngür hüngür ağlarken teselli etmeye çalışıyorlardı beni; benim en büyük kahramanlarımdan ikisi.. Nasıl ağlamıştım onları bırakıp giderken ve Bosna'ya gittiklerinde nasıl sabırsızlıkla geri gelmelerini beklemiştim, nasıl dualar etmiştim onlar için.
Yıllar sonra en az benim onları sevdiğim kadar beni seven kahramanlarıma geldim ama hiçbişey bıraktığım gibi değil. Biri evlenmiş, hiç hoşnut olmadığım bir eşi var(oysa o daha iyisine layıktı) ve dünyalar tatlısı üç yaşında bir kızı, artık yemek yapmıyor; eskisi gibi neşeli değil, şen kahkahalar atmıyor, anlatmıyor; anlatıyorsa da acıtıyor iki dudağının arasından çıkan cümleler canını, haketmiyor bulunduğu noktayı.. İkizlerden ve kahramanlarımdan diğeri yapayalnız, dünyaya ikinci Neyzen olmaya kararlı, rahat, gününü gün ediyor; ardında tek bir meteliği bile yok, hiçbirşeyi düşünmüyor ama beni seviyor..
İkisinin hemen hemen ikiz olmaları dışında ortak yanları yok ve benim hayran olduğum o görkemli; güldüren; ilgilenen; yakışıklı kahramanların yerini çökmüş ve hayatı yaşamaktan vazgeçmiş canlı cesetler almış. Onları böyle bulmak yüreğimi paramparça etti bununla birlikte aslında bikaç gündür moralimi bozan şeylerin ne kadar da gereksiz olduğunu ve ikizlerimin herşeye rağmen benim hala kahramanım olduklarını, benim için hala dolabımda; masamda; en değerli kitaplarımın arasında duran fotoğraflardaki gibi dünyaya parlak yeşil baktıklarını gösterdi, hala o karelerdeki gibi mükemmeller.
(Yukarıdaki kare de mükemmel değil mi? Eser:Levent KENAR)
What a great moment of reading blogs.
YanıtlaSil