8 Mart 2019 Cuma

Göçmeniz biz! Ev olsun da..

Ailelerimizde mutlaka bi kırık vardır, yoksa sülalelerimizde vardır. Seçemiyoruz, ne yapalım.

Göçmeniz biz, buraya çocuk yaşta geldi bizim nesil 2'den 17'ye kadar çocuklar.  Bazılarının ailesi ne şartlarla bilmem, (çünkü okutabilirlerdi çocuklarını çalıştırmayabilirlerdi; zor olurdu ama yapabilirlerdi) çocukları okula değil işe yolladılar. o 11-12-13 yaşında elleri kalem tutması gereken çocuklar, marangoza çırak verildi, konfeksiyona ayakçı gönderildi, daha bilmediğim iş kollarına.

Benim iki kuzenim de bundan nasibini aldılar. Maalesef ki, aileleri onları okula göndermeyi tercih etmedi; ne yoz, ne para göz, ne akılsız, ne insafsız, ne avam, ne sorumluluktan uzak, ne 2 tanecik çocuklarına bakmaktan aciz insanlarmış diyebilirsiniz; ben de diyorum. Ama seçemiyoruz işte.

Çok kızdık ettik neden böyle yaptılar, şuncacık çocuktan gelecek üç kuruş paraya tamah mı edilir diye, ama şartlar öyleymiş belki ve üstüne kendi niyetsizlikleri de eklenince o çocukçağızların çok farklı olabilecek hayatları, başka şekle evrilmiş. Ha kötü vaziyette asla değiller. İşlerinde; çocukluktan beri yoğruldukları için belki aranan insanlar ikisi de, başarılı insanlar.

Bu kadar çalışmak zorundalar mıydı bilmiyorum, ama ev yapmaları(!) gerekiyordu, gece 10 dan önce eve gelmezlerdi ailelerimiz, haftasonuna temizlik, pazar işleri, yemekle geçerdi; başımıza ödevini yaptın mı diye sormaya gelirlerdi; iş yerinde amirlerine söyleyemediklerinin hıncını bize herşeyi söyleyerek çıkarırlardı, hırpalarlardı, karnede bi kırık olsun tehdit ederlerdi 'veririm eline boya kutusunu', akşam onlar eve gelmeden yemek yapardın; işte neyi yapabileceksen, yaşın belki 8-9, yemek annen geldikten 5 dk sonra hazır olacak olsa azar yerdin 'o tüm gün senin için çalışmış, o yemeği yemenin hayaliyle eve gelmişti ama yemek hazır değildi' 5 dakika diyorum. Hafta sonu annen eve gelmeden temizlik yapardın, ne kadar yapabiliyorsan ama hep daha fazlası beklenirdi, böyle temizlik mi olurdu, işe yaramaz mı olacaktık, o bize böyle mi öğretmişti. Haklıydı. Öğretmemişti.  Biz onu ve geri kalan herşeyi kendi başımıza öğrenmeye çalışırken o bizi doyurmak, bizi okula göndermek, bize ev yapmak için çalışıyordu. Büyük olay. Şimdi bu yaşlarımızdayız ve o evleri... monte edecek yerler bulabiliriz sanırım. Velhasıl kelam, bize sevgi vermediklerini farkında değillerdi, bi aile sıcaklığı, aile desteği vermediklerini, bizi onlarsız bıraktıklarını farkında değillerdi.

Kuzenim bi gün, her pazar arka balkona çıkıp leğenlere su doldurup saatlerde çamaşır yıkadığını söylemişti, o bizden 4 yaş büyüktü(11-12) yükleri de büyüktü. Öyle sakince dinleyemedim, ağladım. Hala aklıma geldikçe sıkışır kalbim. Böyle boğazıma bi düğüm oturur, koşup kurtarmak isterim o miniği ordan; 'bak burdayım, ben seni seviyorum, yalnız olduğunu düşünme,  sana fazla sorumluluk vermeleri akabinde de yaptığın işten memnun olmamaları seni sevmedikleri anlamına gelmiyor' derdim.

Dramatize etmek değil di maksadım. Hatta bi çocuk için ne kadar ağır olabileceğini, şu an yazarken daha net farkına vardım. Sevilmeyi öğrenmedik, her istediğini yaparsam beni sever; zannettik, sırf bu yüzden. Bizi sevsinler diye de herkesin her istediğini yapma eğiliminde olduk.

Olsun siz ev yaptınız. Herhalde değmiştir! Şimdi karı koca yaşıyorsunuz o evlerin içinde, çocuklarınız sizden kaçmanın yollarını arıyor.

Çünkü sizi affedemiyorlar.
Değdi mi?

N.
(Bambaşka bi konu anlatçaktım nasıl buraya geldi bilmiyorum, anlatçam konuyu) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yap