5 Mart 2019 Salı

Bir platonik arkadaşlık hikayesi

İnsan ilişkileri çok ilginç, herkesle farklı bir ilişki içindeyiz ve herkesle de ilişkimizin sonuçları çok farklı, e onca insan çeşitliliği, onca kişilik kombinasyonu varken ne bekliyordum bilmem ama benim için çok ilginç bir hikaye anlatacağım şimdi. Platonik yakın arkadaşlık.

Kısaca anlatmak mümkün değil çünkü iletişimimiz 5 yaşımdan beri sürüyordu, yani hala sürüyordur herhalde; emin değilim.

Türkiye' ye taşındığımızda gördüğümü hatırladığım ilk arkadaşım. Seneler içinde de iletişimimiz çalkantılı olarak devam etti. Kişiliklerimiz birbirinden farklı, insanlarla ilişkimiz, problem çözme yöntemlerimiz, birbirimize karşı yaklaşımlarımız. Ben sıcak kanlıyım, o soğuk; ben çözüme odaklıyım o sorgular, sürekli sorgular; ben çabuk sinirlenirim parlarım o sakin kalabilir genelde, ben heyecanlı ve heyecanını gösteren yapıdayım o pek heyecanını göstermez, ben sabırsızım o sabırlı, ben olumsuz olabilecek olayları kolay atlatırım o zor. Nerdeyse birbirimizi sevmemiz haricinde ortak yönümüz yok. Fakat şu an o bile şüpheli.

Ben kimseye dost dememişimdir şimdiye kadar, belki dostluk kavramının bendeki anlamı yüzünden. Kıymet verdiğin, kıymet verildiğin; paylaştıklarının gerekiyorsa aranda kaldığı; iyi ya da kötü eleştirdiğin ve eleştirildiğin; haset duymadığın ve duyulmadığın; küçümsemediğin ve küçümsenmediğin; güvendiğin ve güvenildiğin; arkanı içinde asla bir şüphe kalmadan dönebildiğin ve dönülebildiğin bi de kendi için her şeyi yapabileceğin ve senin için yapabilecek biri benim için dosttur. E bunca anlam yüklersen dost değil tost bile bulamazsın.

  • Yakın arkadaş
  • Arkadaş
  • Tanıdıklar
  • ve Diğerleri olarak ayrılıyor insanlar benim için. Aklımca böyle bir sistem kurmuşum kafamda, kendimi bildim bileli de değiştirmedim bu sistemi. 
Daha küçük yaşlarımızda hep tartışırdı benimle, ne demek dostun değilim vs diye, çok şiddetli de tartışmışlığımız var. Nasıl geliştiği konusunu hatırlayamıyorum ama zamanla benim yakın arkadaş kontenjanıma girdi. Senelerdir de öyle zannediyordum.

Başka bir ülkeye göçtü. Bir zaman geldiğinde de beni davet etti; gelmeyeceğimi zannetti de laf olsun diye mi davet etti bilmiyorum. Yanına geleceğimi söyledim, planlar yaptım yakın çevreme söyledim oh oh gidiyorum ne güzel olacak vs heyecan içindeyim. Sıra bilet almaya geldi, ne zaman müsaitsin diye sordum bi tarih söyledi, o zamana kadar gel dedi; tamam ona göre bakıyorum bilete. 3 gün kalmaya niyetliydim, erkek arkadaşım oranın haftasonunu da görmeni istiyorum 5 gün kal dedi, tamam dedim. Söyledim tarihleri, alıyorum bu tarihlere bileti dedim. Tamam, ben internetimi kapatıyorum bana faceden, instagramdan ya da whatsapptan ulaşamayacaksın dedi. Sonra ekledi, seni üç gün ağırlayabilirim diğer günler için kendine kalacak yer bul. Ama aynen böyle mesajlar, ne bir emoji, ne bir seni çağırdım ama şöyle bir durum var ancak 3 gün ağırlayabilirim kusura bakma, bi çözüm bulmaya çalışsak ya da, (orda başka ortak arkadaşımız var, bana çaktırmadan ona sorup) , A. da seni ağırlamak istiyormuş, buraya gelmişken iki günü de onda geçirisin vs gibi kibar birşeyler yazmadı asla. En yakın arkadaşlarımdan biri. Anlamadıysanız büyük harflerle yazayım; EN YAKIN ARKADAŞLARIMDAN BİRİ.

Gitmekten vazgeçtim. Ne yapsaydım, küfretmediği kalmış bir tek, bi de gitse miydim? Ama yaşadığım çöküntüyü kelimelerle asla ifade edemem, o önemsenmeme hissinin beni nasıl yıktığını, günlerce kafamda kendimle neler konuştuğumu; bunu hak edip etmediğim, haketmek için ne yaptığım, onca zaman arkadaşlığın da mı kısa bir açıklama yapmak için yeterli olmadığı, allahım neler neler.  Herkese sordum, kısaca durumu anlattım; siz olsanız gider miydiniz dedim; ne kadar insana sorduğumu tahmin edemezsiniz, bir tane olumlu yanıt almadım. Hepsi hayır gitmezdik dedi. Şimdi sakince düşündüğümde belki de beni haksız çıkaracak birinin olmasını arzu ettiğim için bıkmadan sormuşum insanlara, 'hayır o seni tabiki önemsiyor, ben olsam giderdim' cevabını bekledim her halde. Umutsuzca.

Bir sürü neden uydurdum kendi kendime, böyle davranması için mazeret olabilecek;

  • karakteri bu
  • işi mi var acaba
  • aman zaten o böyle yazar
  • e o sevgisini pek göstermez
  • neden öyle dedi acaba
  • abisi istemiyordur belki
  • yahu yanlış bişey mi söyledim acaba
  • belki tut elimden beni dolaştır olarak anlamıştır, iyi de benim öyle bi talebim olmadı ki; ben bakarım başımın çaresine ve hatta tek başıma daha rahat ederim; yok yok kesin öyle bi talebim olduğunu sandı
  • liste böyle uzadı günlerce
ama bi cevap bulamadım.

Ona tabiki sormadım nedenini, kendimi bu kadar önemsenmemiş hissettikten sonra bi de ona bunu mu sorcam. Geçecek onu. 25 senelik arkadaşıysam bana böyle davranmamlıydı, bitti.

Ayrıca ona sorsam vereceği cevabı biliyorum, ne alakası var; sen beni yanlış anlamışsın, ben öyle söylemek istemedim ki. Ne zaman soğuk yazışmaları üzerine konuşsak verdiği cevaplar bunlar, e iyi o zaman ne demek istiyorsan onu söyleseydin, ne dolaylı yoldan yazıyon. Müneccim miyim ben? Ve, bi tek kelimelerin saf anlamlarıyla mı iletişim kuruluyor? Jest mimik denen birşey var, ses tonu var ve bunların dijital dünyaya aktarılmış halleri var, gülücük işareti filan, bak böyle :). Cümlenin kısa olması, uzun olması, kullandığın kelimeler vs afedersiniz de hepsine gayet tabi anlam yüklenir. Bence bu tartışmaya açık bile değil.

Durumun sonuca bağlanma noktası şu oldu, dedim ya bir arkadaşım daha var orda diye, ona da geleceğimi söylemiştim hevesle; bi akşam aradı ne zaman geliyosun diye; yok dedim gelmiyorum, geleceksin dedi, ben sizi yıllardır çağırıyorum buraya zaten dedi. Gittim, yaşadığım müthiş deneyimler başka bir yazının konusu, ben olaya devam edeyim. Yakın arkadaşım dediğim, instagramdan bi hikayeye mesaj atmış 'a buraya mı geldin' gün olur da böyle oluruz diye allah var asla düşünmedim. İlk akşam ziyarete geldi, ne kadar oturdu hatırlamıyorum ama benimle doğru düzgün konuşmadı bile, yüzüme bile o kadar az baktı ki; öyle hasretle sarılmaları güzel güzel sohbet etmeleri filan hayal bile etmeyin, öyle şeyler asla olmadı. Sonra bi akşam yemeğe çağırdı, gittik; yine öyle dam samanlık, yine benimle doğru düzgün konuşan, yüzüme bakan yok. Günlerce düşündüm, kafayı yicem; ama kendime sorduğum soruların cevabı bende değil.

Seyahatin sonunda beni ağırlayan arkadaşıma teşekkür ettim, iyi ki böyle olmuş ve sende kalmışım çok rahat ettim vs iyi ki sen vardın ve onlarda kalmak zorunda olmadım, kendimi asla böyle rahat hissetmezdim dedim. Ve hayatımın en tokat gibi cevabını aldım;

'Tatlım, farketmemiş olabilirsin ama seni zaten davet etmediler.'

Ve 25 yıllık yakın bir arkadaşlığın bitişini okudunuz.

Yok son cümle tam oturmadı,

Ve 25 yıllık platonik bir yakın arkadaşlığın bitişini okudunuz.


Dağılabilirsiniz. (Benim artık dağılacak yerim kalmadı, toparlamaya geçtim.)
N.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yap