16 Ocak 2021 Cumartesi

İnsansızlık

 Neredeyse bir haftadır cennet gibi bir yerdeydim. Beyni, bedeni, ruhu uyuşturan bir banyo, dev tahta pencereleri, alçak koltuklarıyla sıcacık bir dağ evi. Dışarıdan sürekli gelen şelalelerin sesine karışan kuş ötüşleri, arada sert arada yumuşak esen rüzgarın; dallarına yapraklarına değdiği ağaçlardan çıkan hışırtılar. Yeşilin her tonu. 

Buraya, problemlerinizi; iş, aşk, dostluk, borçlar hangi tür olursa çözmek için geldiyseniz nafile. Bunca gürültünün, beyin ve ruh uyuşukluğunun olduğu bir mekanda odaklanıp bir problem çözmeye çalışmanız imkansız. Trans halinde geçiyor günleriniz, yavaşlıyor, sakinleşiyorsunuz, beyninizi boşaltıyor, istemeseniz de. 

Ömrümce burada yaşayabilir miyim diye düşündüm. Belki tek başıma, ya da sadece bir kişiyle. Bir perde vardı herşeyi daha flu görmeme neden olan, farkında değildim; o kalktı. Sükunet halinde ruhumla, kalbimle ve yavaşlayan, sakinleşen beynimle görüyor gibi hissetim herşeyi. Yazdım, okudum, oturdum, dinledim, seyrettim.  Paylaştım. Ve geliyorum bu sabahki soruma. 

İnsan yalnız yaşayabilir mi gerçekten?

Orada yaşarım, yapayalnız. Bir derdim olmaz, üzen de mutlu eden de. Bir başıma. Hıı, çok hoş ama bir sürü fotoğraf paylaştım, insanlar görsün istedim, oo ne güzel yermiş, oh kafanı dinliyorsun, yaa beni de götürür, allah aşkına neresi burası, nerdesin ya sen demelerini istedim ki paylaştım. Etkileşim istedim. Konuşmak istedim insanlarla, seslerini duymak, sohbet etmek, onlara yazmak, bana yazmaları, beni özlemeleri. Zerre kadar insanımın olmadığı, trans halinde bir mekanda bile iletişim istedim. İnsan istedim.

İnsanların hepsi benim için kıymetli, beni seveni sevmeyeni, benimle iletişim kuranı kurmayanı, arkadaşım olanı olmayanı. Ben insansız yapamam, kocaman bir kalbim var ve bu kalp birsürü insan sığdırabilirim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yap