22 Ekim 2019 Salı

Viyana, Belvedere Sarayı

Eşyalarımızı otele bıraktık ve yürümeye başladık.

Rathaus dedikleri belediye binasının önünde bi oteldi, Volkstheater'ı, Museum Quartier'ı geçtik, Secession binası solumuzda az ilerde şu haritadan defalarca baktığım Naschmarkt; uzun bir hat boyunca uzanan küçük bir pazar, yiyecek dükkanları filan var çok da matah değil açıkçası. Karl Kilisesi'nin ordan ileri Belvedere Sarayı'nın solundaki yola çıktık, yukarı yürüdük Belvedere 'e, yolumuzun üsttünde Türk büyükelçiliği vardı girişte de bir tabela, 1975 te  3 ermeni tarafından Daniş Tunalıgil burada öldürülmüştür diye. Görmüş olduk. Üzülerek.

Aynı istikametten devam ettik sonra yukarı doğru ve girdik Belvedere'e. Ana! Yanlış mı geldik? Aşağı Belvedere ve yukarı Belvedere diye ayrılıyor saray, Aşağı olan da küçük, herhalde dedim oraya geldik, tahminimden çok daha küçük bir bahçe ve saray. Yok doğru gelmişiz. O bahçenin içindeymiş iki saray da. Arkamı bir döndüm, asıl şoku o zaman yaşadığımı hatırlıyorum, bu ne? Bütün Viyana ayaklarımızın altında ve küçücük. Rathaus u görüyorum, Kunsthistorisches'i, Mumok'u görüyorum, nerdeyse hava limanını da göreceğim :D o kadar küçük.

Asıl amacıma doğru yürüdüm ve biletleri aldık, inanamazsınız o kadar pahalı ki Viyana'da müzeler, 22 euro mu ne verdik kişi başı girişe :D tl ye çevirmeyeyim kahrolurum :D Yürü, yürü, yürü.

Caspar David Friederich, ki hastasıyım kendisinin. Edvard Munch, Gustav Klimt'in The Kiss'i, Egon Schiele, Claude Monet, Edouard Manet, Eugene Delacroix 1834 Blumenstilleben'i. Rüya gibi anlıyor musunuz?

The Kiss büyüleyici, bıraksan günlerce her milimetresini incelerim. Tabi yapamadım :D

Çıktık bahçede yürüdük, vallahi baya küçük; fotoğraflar nasıl da yanıltıcı :D Manipülasyona ihtiyacınız yok, fotoğrafın kendi bir manipülasyon zaten.

Şuraya bi foti atayım siz de görün, karşıki dağlar jenderme yahu, koca Viyana işte bu kadar.


Dur bi şunu da anlatayım sonra akşamına geçeceğim. Ben nereye gidersem gideyim öyle sokak sokak haritadan inceliyorum önce, gidilecek galeriler, müzeler, kitapçılar; gidince de az yanılma payıyla avucumun içi gibi bulabiliyorum heryeri. Nasıl hastayım bu huyuma anlatamam. E o galerileri bulmak için çok fazla dolaştığımdan birçok yeri de biliyor oluyorum. Birkaç gün önce daha bir arkadaşımı gördüm instagramdan, Viyana'ya gitmiş, hemen bak şuraya git şu var buraya git bu var dedim, gitti vallahi hepsine, nasıl memnun oldum.

Hadi öptüm.

N.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yap