29 Nisan 2015 Çarşamba

Ölüm

Bu konuda hiç yazmadım sanırım.

Ben amcamı çok severim. Belki fiziki olarak çok vakit geçirmedik ama ruhsal olarak oldukça bağlıyımdır ona.

Bir salı akşamı fotoğraf dersinden çıktım, tesadüf olarak en yakın arkadaşlarımdan biriyle buluştuk ki cidden dışarıda buluşma işini çok nadir yaparız. Güldük eğlendik. Eve yaklaşınca abisi bizi almaya geldi, hala gülüp eğleniyoruz. Telefonum çaldı, arayan annem. Eve gelmemi istedi. Geç geleceğim dedim. Israr etti. Biraz geç kalacağım diye üsteledim. Amcan dedi. En son biri hakkında bunu söylediğinde "Gülşen ablanın bebeği.." bahsettiği varlık hayatını kaybetmişti. Korkup, noldu amcama dedim. Söylemedi. Üsteledim, noldu amca dedim. Sakin ol, dedi. Sonra kiminle nerde olduğumu sordu, belki de güvende olup olmadığımı öğrenmek içindi. Söyledim. Anne ne oldu amcama söylesene diye yükselttim sesimi. Sakin ol, amcanı kaybettik dedi.

AMCANI KAYBETTİK. AMCANI KAYBETTİK. AMCANI... AMCANI KAYBETTİK. KAYBETTİK.. KAYBETTİK.. YANKILANDI, SONRA DAHA ÇOK YANKILANDI..

O akşam Zü ve Ali olmasa napardım bilmiyorum..

Bilirsiniz, Sizin hiç babanız öldü mü? Der efsane bir şiirinde Cemal Süreyya.

Sizin hiç amcanız öldü mü?
Benim bir kere öldü, kör oldum.
Yıkadılar, aldılar, götürdüler;
Amcamdan ummazdım bunu,
...

Amca! Nasıl gittin? Nasıl gidersin?

Seni seviyorum. Canın yeğenin.
N.

Dipnot; İçmeyin! içki sirozdur, siroz ölüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum yap